2000-2008 Arası Hala Bekliyor

Uğur Ulusoy'un Köşe Yazısı

Abone Ol

Bazı yaralar vardır ki yıllar geçse de kabuk tutmaz… 1999’da açılan o yara, bugün hâlâ kanıyor. Adına “kademeli emeklilik” dedikleri bu hikâye, aslında milyonlarca insanın ömründen çalınan yılların, boşa geçen gençliğin, yarım kalan hayallerin hikâyesidir.

O yıl, sosyal güvenlik sisteminde yapılan reform, sadece rakamlardan ibaret bir değişiklik değildi. Bir gecede, emeklilik yolu uzatıldı, bir yaş duvarı örüldü. 8 Eylül 1999 öncesi sigorta girişi olanlar, “Emeklilikte Yaşa Takılanlar” olarak tarihe geçti. Ve onlarla birlikte Türkiye, çalışma hayatında en büyük kırılmalardan birini yaşadı.

***

Aradan tam 24 yıl geçti. 2023’te EYT düzenlemesi geldi, 2 milyona yakın insan emekli oldu. Bir kısım nefes aldı ama bu, yarım kalan bir zaferdi. Çünkü kapı, 2000’den sonra sigorta girişi olanların yüzüne kapatılmıştı. Düşünün… Bir gün önce işe giren ile bir gün sonra giren arasına koskoca yıllar koymak, adaletin neresine sığar?

İşte bu kesim, 2000–2008 arası ilk sigorta girişini yapmış, hayatının en verimli yıllarını çalışmaya vermiş insanlar… Onlar, ne EYT’den faydalanabildiler, ne de adil bir sistemden. Yıllardır aynı soruyu soruyorlar: “Biz bu ülkenin vatandaşı değil miyiz?”

Bir gün farkla umutları çalınan bu kesime kademeli emeklilik tek çıkış kapısı olarak gösteriliyor.

***

CHP, Aralık 2024’te bu mağduriyeti giderecek bir teklifi Meclis’e sundu. Mart 2025’te konu yeniden gündeme geldi. Plan net: Sigorta giriş yılına göre yaş ve prim günleri kademeli uygulanacak. Kadınlar için 43–48, erkekler için 45–50 yaş; prim günleri 6.250–6.850 arası. Yani bugünkü sert kurallar değil, ama bir nebze nefes aldıracak bir sistem.

Ama… Hâlâ sadece “teklif” seviyesinde. Raflardan yasalaşma masasına geçemeyen bir teklif, umutla bekleyen milyonların kaderini değiştirmiyor.

***

SGK uzmanı İsa Karakaş, “gerekliliğe inanıyorum; 2027 civarında olabilir” diyor. Peki, 2027’ye kadar bekleyen bu insanlar ne yapacak? Bu bekleyiş, sadece takvimden geçen yıllar değil; sağlık kaybı, geçim derdi, hayata dair planların sürekli ertelenmesi…

Çalışma Bakanı Vedat Işıkhan ise köklü değişim planı olmadığını açıkça ifade ediyor. Yani umut var ama somut yok.

Bu mesele, kuru bir emeklilik tartışması değil. Bu, “Bir günün bedeli yıllar olmasın” diyen insanların hayat mücadelesi. 1999’dan bu yana:

Yasalar değişti, hükümetler değişti, ama adalet gelmedi.

2023’te yarım bir çözüm verildi, kalanlar görmezden gelindi.

2000–2008 arası sigortalılar hâlâ yok sayılıyor.

***

Bu ülkenin insanı, çalıştığı her günün karşılığını almak ister. Primini yatıran, vergisini ödeyen, emeğini veren herkes, günü geldiğinde hakkını almalı.

Kademeli emeklilik, bir lütuf değil, gasp edilmiş hakkın iadesidir.

Ve unutulmasın:

Bir günün bedeli yıllar olmamalı.

Sağlıklı ve huzurlu günler dileği ile…