Korkunun ecele faydası yoktur demişler ama acele etmenin korkuya büyük faydası olacağı kanaatindeyim.
Deprem açısından riskli bir ülkede yaşıyoruz.
Bu herkesin kabulü.
Kimse bu noktada düzeltilecek bir bilgiye sahip değil.
Ancak biz neden bu kadar kesin bir sonuca tedbirler aldıramıyor, adeta reyting malzemesi yapıyoruz.
Kanaatimce toplum olarak bir duygu durum bozukluğu içerisindeyiz.
Yaşamımız sadece o ana mahsus. Korkularımız sadece bir felaket olacağı zamanlarda gündemde. Oysa insanlara topyekun bir bilgi verilebilir ve deprem anında kaçmaması gerektiğiyle birlikte alması gereken önlemleri de yaşama revize edecek şekilde anlatmalıyız.
Dahası uygulatmalıyız.
Bundan 20 sene önce deprem olmuş.
İnsanlar o zaman deprem çantasının içerisine ne konulmalı diye konuşmuşlar.
20 sene de ne değişmedi ki bu teknoloji cağında.
Adeta bir kaç cağ atlamışız gibi yenilikler girdi hayatımıza.
Ancak biz bu 20 sene de hala o çantanın içine ne konulmalı onlara bakıyoruz.
Televizyonlarımızda fay şuradan mı kırılacak buradan mi kırılacak.
Kırılırsa büyüklüğü ne kadar olacak.
Tamam yayın yapmak güzel.
Ama ne yapacaksın fayın nerden kırılacağını kardeşim ne yapmalıyız ona geç.
Uygulamalı göster.
Büyük olmazsa rahat mı takılalım.
Yasam bu kadar " ti " ye alınmamalı.
Biz öğrenmemiz gerekeni zamanında öğrenmeli hayatımıza da ivedikle geçirmeliyiz.
Hayat bize acıları yaşamadan da aslında bir şans veriyor ama biz her şeyi ertelediğimiz olduğu gibi o an öğreneceklerimizi de erteliyoruz.
Biz şunu kabul etmeliyiz ertelemek daima ziyan getirir.
Çocuğumuzu eşimizi komşumuzu bu konuda da diğer konularda da bilgilendirmeliyiz. Bu insan olmanın bize verdiği bir görev.
Toplum olmanın gerekçelerinden de bir parça.