Adalet ile Siyaset Olmazsa İmaret Olmaz...

Mustafa KALABALIK'ın Köşe Yazısı

Abone Ol

Başarı arayan organizasyonların hepsinde en önemli etken ekip olabilmektir.

Bir işyerinde, huzur, aidiyet ve kazanç varsa ve bu kazancın paylaşımında adalet duygusu da varsa..

Yürüdüğünüz yolda samimiyet varsa.. doğruluk varsa.. nezaket ve hoşgörü varsa..

Elde edilen tüm nimetlerin paylaşımında da eşitlik ve gönül rızası da varsa, başarının kalıcı olması için en önemli güç de var demektir…

Bir futbol takımı düşünün!

Kaliteli oyuncular, başarılı teknik ekip, özverili yönetim kadrosu olmasına rağmen beklenen başarılı sonuçlar bir türlü gelmiyorsa ve puan kaybetmeye devam ediyorsa takım, eksik olanı oyuncularda aramaz mıyız?

Bu çocukların yediği önünde yemediği arkasında, ne eksikleri var ki demez miyiz?

Nerede yanlış yapıyoruz? Neyimiz eksik deyip durmaz mıyız?

Ve en sonunda da genellikle, “takım ruhu” eksikliğini gündeme getirip, ekip içindeki ruhsuzları arayıp bulmaya, bulursak dışarı yollamaya, bulamazsak da dışarıdan yeni ruhlar transfer etmeye uğraşmaz mıyız?

Hayatın içinde de aynı ruhların eksikliğinin etkilerini sıkça görürüz..

Girdiğimiz yolda yürürken, sizin belirlediğiniz ya da sizin dışınızda belirlenerek size yoldaş olanlar arasında, yolun sonunda elde edeceğiniz “başarı” ve “kazanç” amaçları farklı olanlar da olabilir her zaman.

Bazen bir seçenektir sizin kazanç beklentiniz, bazen de türevleri vardır…

Sizin beklentileriniz ve hesaplarınızla, yoldaşlarınızın ki aynı olmayabilir.

Sizin için tercihlerinizden sadece birisi olan, yoldaşlarınız için tek ve son bir umut da olabilir…

Sadece bu satırlar kadar açık ve sadedir aslında…

Bir takıma yeni oyuncular; ya lazımdır, ya da değildir..!

Lazımsa eğer onları dışlamak, dışlamaya çalışmak da vardır, kabullenmekte..

Dışlamak da normaldir, kabullenmekte…

Sonuçta her ikisi de sadece bir tercihtir. Fazlası değil!

Hareket halindeki bir araç düşünün, hızla ilerleyen. Aynı hızla devam etmesi öncelikle gideceği yola bağlıdır, sonra da deposundaki yakıta..

Yolu uzun ve meşakkatliyse eğer, ya yedek sürücü alırsın yanına, ya da dinlenerek gidersin.

Ya yolda kaza yapabilme riskini göze alırsın, ya da emniyetli yol almayı…

Sonuçta her ikisi de sadece bir tercihtir. Fazlası değil!

Ama bazen yolun sonu, tercihleri yapanların da sonu olur…

Ya kendi sonunu hazırlarsın, ya da yeni yollar ararsın!

Eğer hızlanırken sana destek veren etkenleri unutursan, benzinsiz de kalabilirsin bazen!

Gittiğin yol da, bindiğin araç da hep bir ekiptir aslında.

Saat gibi çalışan “Takım Ruhu”dur…

Yolun sonunu bulduran sadece sürücü müdür? Aracın tekerlekleri midir?

Yakıtı mı? Motoru mu? Vitesi mi? Debriyajı mı?

Yoksa freni mi?

Dinamosu mu? Eksozu mu?

Elbette ki hepsi..!

Çünkü onların hiçbiri olmadan bu araba buradan gidemez..!

Yürümeye gayret ettiğimiz bu yollarda soruyor bazı dostlar.

Ya sen arzuladığın yere ulaşamazsan?

Küser misin?

Kırılır mısın?

İyi de kardeş!

Ben bu yolda ilerleyen milyonlarca aracın, yüzlerce, binlerce, yüz binlerce parçasından sadece birisiyim.

Bu gerçeğin de bilincindeyim, doğrunun da..

Bu yola çıkarken, “ben istediğim için” çıktım. Başkası istediğin için değil ki!

Yaradan ne takdir ederse o…

Ben “Takım Ruhu” inancımla mücadelemi sürdürmeye, fiili dualarımı iletmeye, bir sürü yolun arasında, “tek gerçek yolun bilinciyle” yürümeye devam edeceğim.

Bence siz de devam edin.

Son Söz;

“Adam olmadan hükümdarlık olmaz, servet olmadan adam olmaz, imaret olmadan servet olmaz, adalet ile siyaset olmazsa imaret olmaz.” Ardeşir bin Babek

3