AK Parti Gölcük’te Nasıl?

Mustafa KALABALIK'ın Köşe Yazısı

Abone Ol

Malum olduğu üzere 31 Mart 2019 yerel seçimlerine az zaman kaldı.

Siyasi partilerin adayları belli olan il ve ilçeler kadar, henüz belli olmayan adayları da var.

Kocaeli’nin adayları da yavaş yavaş belirleniyor.

Önceki yazılarımda CHP ve İYİ Parti’nin siyasi adımlarını, aday belirleme süreçlerini, aday belirlemelerindeki yanlış tercihlerine dair şahsi düşüncelerimi siz okurlarla paylaşmıştım.

Özellikle sosyal medyadan olmak üzere de bazı tepkiler aldım doğal olarak.

Öyle ya, herkes her şeyi beğenmek, desteklemek, onaylamak durumunda değil elbette ki.

Dolayısıyla da şahsi düşüncelerimi her okurumuzun, hemşerimizin onaylamasını da beklemiyorum.

Yazılarım için yapılan eleştirilerin en önemli kısmı da, aslında birkaç yıl önceye kadar üyesi olduğum AK Parti ve 2014 yerel seçimlerinde Gölcük Belediye Başkanı aday adayı olmam nedeni ile, Gölcük’teki mevcut 13 AK Parti aday adayı hakkındaki düşüncelerimi neden paylaşmadığım yönünde oldu ve oluyor.

Halbuki geçmiş yazılarım dikkatlice tekrar değerlendirilirse, eleştirilerim, uyarılarım zaten mevcut.

Ben siyaseti, görünen, topluma gösterilen veya sık sık tekrar edilen söylemler, kişiler, aileler üzerinden değil, görünmeyen, gizlenen, kaçırılan gerçekleri üzerinden değerlendirmeye gayret ediyorum.

O sebeple de genellemeler yaparak, soyut eleştirilerle tespitlerde bulunmaya çabalıyorum.

Ama yine de bu eleştirileri gözeterek, beklentileri de karşılamak ümidiyle, bugün de AK Parti’nin Gölcük Belediye Başkanlığı aday adayları üzerine düşüncelerimi siz okurlarımla paylaşmak istedim.

* * *

Bildiğimiz gibi Gölcük AK Parti aday adaylarının sayısı 13.

Bu isimlerin her birini öncelikle medeni cesaretleri nedeniyle samimiyetle tebrik ediyorum.

Ben de varım diyebilmek, bir yarış içinde adını, işini, hatta geleceğini belki de tehlikeye atmak, önce cesaret ister…

Niye cesaret diyorum! Çünkü örnekleri çok.

Tehlike görülen isimleri, kişileri budamak, imkanlarını kısıtlamak, hayatlarını zorlaştırmak gibi hasetlik kapılarını da aralayan bir alandır siyaset…

Aynı siyasi partiye mensup olmak bir şey değiştirmiyor ve taraf olan da bertaraf oluyor maalesef ki…

Çünkü siyasi büyüklerin sözünü ettikleri “taraflık”; kendilerine verilmesini bekledikleri (emrettikleri) destek ve sadece biat edilmesini istedikleri ama asla rakip olarak görmek istemediklerini anlatan, parti disiplini adı altında gizlenmeye çalışılan bir tabir…

Siyasi partiler kanununu da bu yönde dizayn edip uygulandığı için de, gerçek bir milli iradeden söz etmek, kendini ait olduğunu hissettiği bir siyasi partide yükselmeyi beklemek, başarı ve liyakate dayalı bir siyasi kimlik sahibi olmak maalesef pek mümkün olamıyor ülkemizde.

Çok kısıtlı bir aile ve zümre etrafında kilitlenen, dar kalıplara mecbur bırakılan ve kurulan bir düzen içinde sürdürülüyor bu siyaset mecrası…

Bakın Kocaeli siyasetine!

Onlarca yıldır makamları bırakmayan kaç aile mensubu, çocuğu, gelini, damadı var, sayın bakalım.

Yerel siyasetten genel siyasete, devlet yönetimine bile sirayet eden bir yapılanma gayet açık bir şekilde yapılabiliyor artık.

Eşini, kızını, oğlunu rektörü olduğu üniversiteye alan insanlarımızdan, kamu kuruluşu olan belediyelere bile yerleştiren, gelinini, dünürünü, dünürünün kızını kayıran bir yeniden yapılanma(!) süreci, bilinçli ve cüretkar bir şekilde devam ediyor.. olağanlaştırılıyor..

Ve bu aile ve sülalelerin çevresinde sadece biat eden, rant paylaşımına razı gelen siyasiler(!) ile dolup taşıyor siyaset meydanı...

Yinelemek isterim ki, kişilerle ve içinde oldukları ailelerle asla ve katiyen bir alıp veremediğim olmaz, olamaz.

Hatta bugün eleştirdiğim insanların birçoğunun insanlığını, iyi niyetini, insan sevgisini eleştirmiyor, sadece toplum yönetiminde yürütülmeye çalışılan demokratik görmediğim bir siyasi sistemi(!) eleştiriyorum.

Demokratik görmüyorum çünkü; işgal ettikleri koltukları tabandan değil, tavandan gelen kararlarla elde ediyorlar.

Seçmenlerin tercihleri ile değil, seçenlerin yönlendirmeleri ile meşru(!) oluyorlar…

* * *

Geleyim sadede ve AK Parti Gölcük aday adayları hakkındaki düşüncelerime.

Birincisi; ben yasal meşruiyet sınırlarında bile olsa, vicdani ve etik görmediğim enişte-kayınço devri saadet siyasetini kabul etmediğimden, İdris Alp kardeşimizin aday olmasını doğru bulmuyorum.

İkincisi; yirmi yılı geçkin bir süredir yerel siyasette isimleri yer alan, yıllarca belediye başkanı olarak görev yaptığı Ulaşlı’da değişen ne var diye sorarak, beldesi kapanıp da Gölcük Belediyesinde görev yaptığı sürece 160.000 nüfusu aşan bir ilçeye, ekonomik, kültürel ve sosyal hayata dair katacak projesi olmadığına ve önerilen projelere de asla sıcak bakmayacağına inancımdan dolayı da Nihat Abiş ağabeyimizin aday olmasını doğru bulmuyorum.

Üçüncüsü; İhsaniye Belediye Başkanlığı görevini tamamlayarak, Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığındaki görevlerinden sonra emekliliğe adım atan bir Necati Zorlu ağabeyimizin de, artık keyifli, tatlı sohbeti ile sağlıklı, huzurlu ve güzel bir emeklilik hayatı yaşamasını dilediğimden dolayı aday olmasını doğru bulmuyorum.

Dördüncü olarak da; bu topraklarda doğup, yurdun dört bir yanında görev icabı dolaşmış, yaşamış ve halen de yaşamakta olan neredeyse elli yaşına merdiven dayamış bir kardeşiniz olarak,

Diğer dokuz aday adayı arkadaşımızın da hoşgörülerine sığınarak, maalesef ki “Eski Gölcük”, “Eski Ulaşlı”, “Eski İhsaniye”, “Eski Yazlık”, “Eski Hisareyn”, “Eski Halıdere” belediye mantalitesi ile “Yeni Gölcük İlçesi”nin yönetilmesine devam eden ve edeceğini düşündüğüm zihniyetleri..,

Gelecek bilimi, kültürü, ekonomiyi, sosyolojiyi, toplumun kültürel zenginliklerini yok sayan zihniyetleri..,

Kendilerinin yeterli gördüklerini toplumun da yeterli görmesini dayatan zihniyetleri..,

Mikro milliyetçilik siyaseti ile yönetim anlayışına sahip ve uzayan kolların sadece kendilerinde olmasını arzulayan, uygulayan kimlikteki aday isimlerin de aday olmasını doğru bulmuyorum.

Ve beşinci ve son olarak;

AK Parti aday adayları arasındaki, “olacaksa bu olmalı” diyebileceğim tek aday olarak, itirazlarıma muhatap olarak görmediğim, bilmediğim, hatta içinde bulunduğu siyasi ideolojiden daha farklı bir düşünce, hizmet anlayışı yapısına sahip olduğuna inandığım, sloganı ile markalaşmış bir “Çağdaş Donanma Kenti Gölcük” ilçesine uygun olabileceğini gördüğüm, siyasi parti ayırt etmeksizin “partisiz partili” mikro milliyetçilerin rakibi, eğer yine AK Parti’li bir Gölcük Belediye yönetimi olacaksa o makama uygun gördüğüm Sedat Yücel ağabeyimizin aday olmasını doğru buluyorum.

Tek şartla!

Yeni Gölcük İlçesi” toplumunun en az yarısının beklentileri olan,

Adaletli bir hizmet ve görev anlayışı,

Mikro milliyetçiliği gözeten değil zenginliğimiz sayan adaletli bir hizmet anlayışı,

Şeffaf, hesap verir, yönetişime açık bir yönetim tarzı,

Belediye gelirlerinin oya göre değil nüfusa ve kültürel farklılıklara göre harcanması,

Kültür ve sanat tercihlerine saygı ve taleplerin gözetilmesi,

Denizlerimizden ve denizlerimizin sağlayacağı kültürel, sosyal ve ekonomik, uygulanabilir fırsatları görüp hizmet edilmesi, gibi çok çok sadeleştirmeye çalıştığım hizmet anlayışı ile, tüm siyasi partilerimizin adaylarından ve kurumsal kimliklerinden de beklentilerim olarak…

Bilmiyorum ifade edebildim mi!

Hülasa,

Murphy'nin altın kuralları : 

Altını olan, kuralı koyar ! Kuralı koyan, altını alır.”

 “Hayat geriye doğru anlaşılabilir, ancak ileri doğru yaşanır. “

“Karşı" her zaman sizin olmadığınız taraftır. “

“Bir şeyi olduğu gibi bırakır ellemezsen, o şey daha da kötüye gider.”