SADECE AÇLIK DEĞİL, DUYGULAR DA YEME DAVRANIŞINI BELİRLİYOR
Psikolog Hacer Acar Çakan, yeme davranışının yalnızca biyolojik bir refleks olmadığını ifade ederek, şu sözlerle dikkat çekti:
“Duygular, düşünceler, yaşam deneyimleri ve sosyal çevre, kişinin yemekle kurduğu ilişkiyi derinden etkiler. Yani yediğimiz şey sadece gıda değil, aynı zamanda bir duygunun, bir travmanın ya da bir özlem duygusunun yansıması olabilir.”
GÖRÜNMEYEN BELİRTİLER: DUYGUSAL YÜKLERİN AĞIRLIĞI
Anoreksiya nervoza, bulimia nervoza ve tıkınırcasına yeme bozukluğu gibi tanıların sadece kilo kaybı, kusma ya da aşırı yeme davranışlarıyla açıklanamayacağını belirten Çakan;
– Değersizlik duygusu
– Kontrol kaybı
– Mükemmeliyetçilik
– Travmatik geçmişler
– Toplumsal beden baskısı
gibi görünmeyen duygusal yüklerin, bu bozuklukların temelinde yer aldığını ifade etti.
BİREYSEL İRADEYLE DEĞİL, PROFESYONEL YAKLAŞIMLA MÜCADELE EDİLMELİ
Yeme bozukluklarının yalnızca "iradesizlik" ya da "istek meselesi" olarak görülmemesi gerektiğini belirten Klinik Psikolog Çakan, bu tür sorunların çok etkenli, derin yapılar barındırdığını vurguladı:
“Bu rahatsızlıklar multidisipliner bir yaklaşımla ele alınmalı. Psikolojik destek, diyetisyen danışmanlığı ve gerekirse tıbbi müdahale birlikte yürütülmelidir.”
TERAPİNİN AMACI: YEME DAVRANIŞINI DEĞİL, İNSANI ANLAMAK
Çakan’a göre terapi, sadece ‘yeme’ üzerine değil, kişinin kendini nasıl gördüğü, duygularını nasıl işlediği ve hayatla nasıl ilişki kurduğu üzerine çalışmayı da içeriyor.
“Psikolojik destek süreci, sadece bir sorunu çözmekten ibaret değildir. İşlevsel olmayan düşünce örüntülerini fark etmek, duygusal dayanıklılığı artırmak ve kişinin kendiyle barışmasını sağlamak da bu sürecin bir parçasıdır.”
“BEDENLE BARIŞMAK, DERİN BİR DÖNÜŞÜM SÜRECİDİR”
Psikolog Hacer Acar Çakan, açıklamasının sonunda beden algısına dair baskıların birey üzerindeki etkilerine dikkat çekerek şu mesajı verdi:
“Bedenle barışmak; yalnızca kilo almak ya da vermekle değil, kişinin kendilik algısıyla, duygularıyla ve yaşamla kurduğu bağla mümkündür. Unutulmamalıdır ki bir insanın değeri, bedeniyle ölçülemez.”
TOPLUMSAL ALGILARA KARŞI YENİ BİR BAKIŞ
Günümüzde sosyal medya, moda dünyası ve çevresel beklentiler, gençler başta olmak üzere birçok bireyin beden algısını derinden etkiliyor. Klinik Psikolog Çakan’ın açıklamaları, bu alandaki farkındalığın artırılmasına ve sağlıklı bir beden-zihin ilişkisi kurulmasına yönelik önemli bir çağrı niteliği taşıyor.
BEDENİ DEĞİL, DEĞERİ GÖRÜN
Yeme bozukluklarının ardında yatan derin duygusal yaraları görmek, iyileşmenin en temel adımı olarak öne çıkıyor. Beden algısını yeniden tanımlamak ve insanı yalnızca görünüşüyle değerlendirmemek için tüm topluma büyük sorumluluk düşüyor.