1950’li ve 60’lı yıllarda sadece oyunculuğuyla değil, stili ve duruşuyla da bir kuşağa ilham veren Brigitte Bardot, hayatını kaybetti. "Ve Tanrı Kadını Yarattı", "Sensiz Yaşayamam" ve "Nefret - Uslanmaz Dilber" gibi filmlerle sinema tarihine adını yazdıran Bardot, 1973 yılında oyunculuğu bırakarak kendini hayvan hakları savunuculuğuna adamıştı. Özgür ruhu ve kalıplara uymayan kişiliğiyle sinema dünyasında iz bırakan Bardot, ardında sanatla dolu bir hayat ve tartışmalarla şekillenmiş bir miras bıraktı.
BRIGITTE BARDOT KİMDİR?
Brigitte Bardot, 28 Eylül 1934’te Paris’te doğdu. Genç yaşta modellik kariyerine adım atan Bardot, kısa sürede dikkat çekti ve sinemaya geçiş yaptı. 1956 yapımı "Ve Tanrı Kadını Yarattı" (Et Dieu… créa la femme) filmi, onu bir anda dünya çapında tanınan bir yıldız haline getirdi. Film, yalnızca Bardot’un oyunculuğunu değil, aynı zamanda cinselliğe yaklaşımı ve kadın temsili açısından da döneminin ötesinde bir yapım olarak sinema tarihine geçti.
Bardot, yalnızca güzelliğiyle değil, samimi ve doğallığını kaybetmeyen oyunculuğuyla da farklı bir yer edindi. Onunla birlikte Avrupa sinemasında kadın karakterler daha özgür, daha cesur ve daha gerçekçi bir boyuta taşındı.
OYUNCULUKTAN HAYVAN HAKLARINA UZANAN BİR YOLCULUK
Bardot, kariyerinin zirvesindeyken 1973 yılında, henüz 39 yaşındayken oyunculuğu bıraktığını açıkladı. Bu karar, sinema dünyasında şaşkınlıkla karşılandı. Ancak Bardot’un hayatında yeni bir dönem başlamıştı: Hayvan hakları savunuculuğu.
Kurduğu Brigitte Bardot Vakfı aracılığıyla onlarca yıl boyunca hayvan refahı için mücadele etti. Hayvanların korunmasına yönelik birçok kampanyaya öncülük etti, yasa değişiklikleri için kamuoyu oluşturdu. Onun bu alandaki çalışmaları, yalnızca Fransa’da değil, dünya genelinde ses getirdi.
TARTIŞMALI AÇIKLAMALAR VE UNUTULMAZ MİRAS
Bardot, sinema sonrası dönemde zaman zaman yaptığı politik ve toplumsal açıklamalarla da gündeme geldi. Bu açıklamalar bazı çevrelerde tepki toplasa da, onun etkisi ve ünü hiçbir zaman sönmedi. Brigitte Bardot, hem Fransız hem de dünya sinemasında, kalıpları yıkan bir figür olarak anılmaya devam ediyor.
Onun sinemaya kattığı estetik, karakterlere verdiği derinlik ve kendi çizdiği özgün kadın imajı, hâlâ birçok oyuncuya ilham vermeye devam ediyor. Ölümüyle birlikte, sadece bir oyuncuyu değil, bir dönemin ruhunu da uğurlamış olduk.





