Kocaeli Şehir Tiyatroları yeni sezona öyle bir hazırlanıyor ki, sahnede sadece oyun değil, iddia, vizyon ve cesaret göreceğiz.
9 Ekim’de perde açılıyor ve bu kez başlangıç bir çocuk oyunu ile yapılacak.
Ama öyle sıradan bir çocuk oyunu değil, aileleriyle birlikte izlemeleri için tasarlanmış, sahnede anne babayı ve evladı aynı heyecanda buluşturan bir açılış. İşte bu bakış açısı bile, tiyatronun toplumsal rolünü yeniden hatırlatmaya yetiyor.
Geçenlerde Ekim ayında perdelerini açacak olan Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Aydın Sigalı’yı ziyaret ettim. Sigalı’nın anlattıkları, tiyatrodan çok daha fazlasını işaret ediyor. Çünkü mesele sadece oyun sahnelemek değil; kentin kültürel gücünü hem Türkiye’ye hem de dünyaya taşımak. Mimar Sinan’ı modern bir yorumla sahneye taşıyacaklarını anlatırken gözlerindeki heyecanı görmek yeterliydi. Sinan’ın taşla yazdığı tarih bu kez kelimelerle, ışıkla, müzikle yeniden kurulacak. Yalnızca Kocaeli değil, tüm Türkiye konuşacak.
Heyecanla beklediğim bu iddialı oyunun prömiyeri 30 Ekim’de…
Bir başka önemli adım da yenilenen Oda Tiyatrosu.
Yıllar önce Hamlet ile perde açan bu sahne, şimdi 11 Kasım’da “Unutmak” adlı oyunla seyirciye kavuşacak.
Geçmişten bugüne taşınan bir hatıra gibi. Ama asıl dikkat çeken, Şehir Tiyatroları’nın ilçelere açılma kararı. Gebze’den Gölcük’e, Başiskele’den Körfez’e kadar her köşeye sanat taşınacak. Bir tiyatronun sadece merkezde değil, halkın yaşadığı her yerde var olması, sanatın en saf haliyle halka ulaşması anlamına geliyor.
Elbette bu hamlenin arkasında Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın’ın desteği var. Sigalı bunu özellikle vurguluyor. Çünkü bu kadar büyük bir organizasyonu tek başına yürütmek mümkün değil. Yerel yönetimin sanata vizyon katması, kentin geleceğine kültür üzerinden imza atması demek. Ve bunun meyveleri çoktan alınmaya başlanmış durumda.
***
Afife Jale Ödülleri’nde üç dalda finale kalan “Savaş ve Barış 2. Bölüm” oyunu bunun somut göstergesi. Üç yüz oyun arasından sıyrılıp ilk beşe girmek kolay değil. Bu başarı sadece tiyatrocuların değil, tüm Kocaeli halkının gururu. Bir de Moskova sahnesinde yaşanan o gece var ki, anlatılan bile tüyleri diken diken etmeye yetiyor. Üç bin kişilik salonda oyunun bir bölümünde söylenen marşa bütün salonun eşlik etmesi… Düşünün, telaffuzu doğru buldukları için bizim oyuncularımızın arkasından binlerce kişi aynı coşkuyla marşı söylüyor. İşte tiyatronun gücü bu, işte sanatın evrenselliği bu.
Ve sonrası… Yeniden davetler, uluslararası festivallerden gelen çağrılar, açılan yeni kapılar. Bir tiyatro topluluğu olmanın ötesinde, Kocaeli’nin kültürel markalaşması. Bugün baktığımızda Kocaeli sadece sanayisiyle değil, sahnesiyle de konuşuluyor. Adım adım uluslararası başarıya koşan bir şehir tiyatrosu var artık.
Aydın Sigalı’nın da dediği gibi, bu yalnızca oyun sahnelemek değil, kentin kültürel gücünü dünyaya taşımak. Kocaeli’nin tiyatrosu bugün perde açarken aslında bir şehrin ufkunu da aralıyor. Fabrika dumanlarının arasından yükselen sahne ışıkları, bu kentin sadece çelik ve betonla değil, sanatla da var olduğunu bütün dünyaya ilan ediyor.
Evet değerli okuyucularım; Siz de benim gibi tiyatro tutkunu iseniz 09 Ekim, 30 Ekim ve 11 Kasım tarihlerini mutlaka bir köşeye not etmenizi tavsiye ederim.
Sağlıklı ve huzurlu günler dileği ile…