Unutan çoktur mutlaka da, utanan var mıdır, onu bilemem. Sene 1997 hatırlatayım milattan önce değil, sonra. Bu toprakların insanlarını her vesile ile aşağılayan zihniyetin, o insanların temsilcisi olarak gördüğü birinin iktidara gelmesi ile çileden çıktığı dönem.
Defalarca partisini kapattıkları siyasi yasak koydukları, medyayı sınırsızca kullanarak itibar suikastı yaptıkları ama bir türlü yokedemedikleri ERBAKAN' ı, yani sahada yenemediklerini MGK kararları ile masada yenme kararı aldıkları tarih. Başlayıp bir türlü bitmeyen, bir ömür uzunluğunda MGK.
O MGK ki seçilmiş başbakanın alnındaki terin bile siyaset malzemesi yapıldığı, sonrasında ise yaşadıkları mutluluğu saklama gereği bile duymayan siyasetçi ve gazeteciler. Okyanus ötesinden yapamadınız, bırakın gidin diye attırılan manşetler.
Birileri çok geride kalmış artık unutulması gereken bir dönem olarak görebilir. Biz askeri tabir ile, uyursanız ölürsünüz, yani yeniden yaşarsınız ,olarak görüyoruz. Biraz açalım;
28 Şubat kararları her ne kadar MGK da alınmış olsa da zemini siviller tarafından oluşturulmuştur. TÜSIAD, sendikalar, sözde STK'lar, hukukçular, siyaset ve gazeteciler. Bu sivil zeminin tamamen ortadan kalktığını düşünmek fazlaca iyi niyetli bir yaklaşımdır. Bugünlerde ortalıkta demokrasi, insan hakları , özgürlük, adalet, eşitlik diye dolaşanların sadece 24 yıl önce neler konuştuklarını da unutmadık, neler yazdıklarını da .Bugün kendileri için, bakın burası çok önemli bu zihniyet bu talepleri sadece kendileri için ister , o günlerde seçimle gelmiş meşru iktidar için talep ettiklerini görmedik. Bu ikiyüzlü siyasetin taleplerinin, sadece kendileri, kendileri gibi düşünen, kendileri gibi yaşayan insanlar için olduğunu anlamak gerekir.
Birkaç başörtülüye rozet takıp, parti meclisine almaları sadece tiyatrodur , hem de senaryosu berbat bir tiyatro. Gerçek niyetlerini, Sözcü Gazetesi'nin 2020'nin felaketleri manşetinde AYASOFYA'nın açılışını yazmasında bulabilirsiniz. Ömrünü zincirler kırılsın Ayasofya açılsın fikrine adayan ERBAKAN belki göremedi ama Ayasofya' da zincirler kırıldı.
Biz sadece zincirlerin kırıldığını zannetmiştik, görünen o ki perdeler de yıkılmış. Utanma perdesi sınırını geçen bu zihniyetin bir temsilcisi , sadece Ayasofya değil Sultan Ahmet de müze yapılmalı diye çıkış yapabiliyor. Ortam bulduklarında nasıl da gizledikleri fikirler ile, gizlendikleri yerlerden fırlıyorlar. Sonrasında ise yeniden taktıkları demokrasi maskeleri ile dolaşmaya devam ediyorlar.
Evet , dün 27 şubattı, rahmetli Erbakan' ın ölüm yıldönümü. Bugün ise 28 şubat yani siyaseten öldürülmek istenmesinin yıldönümü.
Rahmetli Erbakan her konuşmasında, sizinle değil zihniyetinizle mücadele ediyorum derdi. Anlaşılan bu zihniyetle mücadele hiç bitmeyecek.
SON SÖZ
Dünyanın birçok noktasında siyaset ülkeyi yönetmek için yapılır. Buralarda ise iklim farklıdır. İnandığınız gibi yaşayabilmek için bile siyaset yapmak zorunda kalırsınız. Yoksa İTÜ den rekor not ile mezun olmuş, döneminin en önemli makine prof. larından biri, bu kadar eziyeti göze alıp neden siyasete girsin?
Kaldı ki kendisinden bir süre önceki başbakan Menderes sırf onlara tam benzemiyor diye idam edilmişken. Dedim ya buralarda iklim zordur. Dün olanlar yarın da olmaz zannederseniz bedeli ağır olur. Siz bakmayın onların demokrasi, özgürlük, adalet insan hakları sloganlarına. Onlar kendileri için, sizin için ne istediklerini bizim nesil yaşadı ve gördü. Umarım siz de yaşayarak görmezsiniz. 40 yıl mücadele edip 11 ay başbakan kalan, bu vatanın değerli evladı ERBAKAN' ı rahmetle anıyor, 28 şubat' da dahli olan herkesi de lanet ile hatırlıyorum. Yaşanan her olay bir derstir, almasını bilene. Umarım alanlardan oluruz. Vesselam.