Otobüs durağa yaklaşıyordu, ben de tam adımımı dışarıya atmıştım ki... Bir anda nereden geldiğini bile anlayamadığım bir cisim, deyim yerindeyse kütle gibi üzerime çarptı. Neyse ki refleksle otobüse tutunabildim ve yere yığılmaktan son anda kurtuldum. Kafamı çevirdiğimde yerde bir motosiklet sürücüsünün yattığını gördüm.
Otobüsün sağından sollama yaparak durağa girmeye çalışan bu sürücü, benim bacağıma çarpmıştı. Ama asıl şaşırtıcı olan, kazadan sonra hâlâ yerde yatarken bana öfkeyle bakmasıydı! Sanki o bana çarpmamış da ben motosiklet yoluna çıkmışım gibi... Ne bir “geçmiş olsun”, ne bir özür… Sadece suçlayan bir bakış.
Ben bir gazeteciyim. Her gün, gencecik fidanların motosiklet kazalarında can verdiği haberleri yazarken içim sızlıyor. Ama işin acı tarafı şu ki; kural tanımazlık sadece haber satırlarında kalmıyor, hayatın ta kendisinde karşımıza çıkıyor.
Biraz empati, biraz saygı bu kadar mı zor? İnsan canı bu kadar mı değersiz?
Köy yollarında “Dikkat! İnek çıkabilir” tabelalarını görürüz. Çünkü inekler kuralları bilmez, bir anda önünüze çıkabilir. Ama şehir hayatında motosikletliler sanki ineklerden farksız davranıyor. Sinyal yok, hız limitine uyan yok, sollama desen akıl almaz noktalardan…
Teşbihte hata olmaz derler ya; artık şehirlerin dört bir yanına “Dikkat! Motor çıkabilir” tabelaları koymak gerekiyor. Çünkü bazı sürücüler, ne trafik kuralı tanıyor, ne yayaya değer veriyor.
Bu yazıyı, hem yaşadığım kazanın etkisiyle hem de her gün gazetelere yansıyan acı haberlerin ağırlığıyla kaleme alıyorum. Motosiklet kullanıcılarına sesleniyorum: Lütfen ama lütfen! Kurallara uyun. Hızdan değil, hayattan yana olun. Göz açıp kapayıncaya kadar sevdikleriniz sizi bir haber satırında değil, bir hastane odasında ya da mezar taşında bulmasın.
Ve yetkililere: Trafik denetimleri artık sadece otomobillerle sınırlı kalmamalı. Motosiklet sürücüleri için de ciddi bir denetim ve bilinçlendirme seferberliği başlatılmalı.
Çünkü biz bu hayatta, “geçmiş olsun” cümlesine bile hasret kalıyoruz.