Empati!!!

Çetin Çıldır'ın Köşe Yazısı

Abone Ol

Anadolu coğrafyası, farklı din ve milletlere ev sahipliği konusunda tarihinin her döneminde eşsiz bir sığınak olmuştur. İspanya zulmünden kaçan Yahudiler, Rus zulmünden kaçan Orta Asya Halkları, rejimden kaçan İranlılar, Bulgar zulmünden kaçan soydaşlarımız, sırp zulmünden kaçan Boşnaklar, Irak ve Suriye’den kaçan ezidi, kürt, arap, hatta Polanya’nın işgalinden kaçan Polonyalılar bile. Bir nefeste sayabildiğimiz bu insanların dışında, ilk bakışta aklımıza gelmeyen sayısız din ve ırktan insan, başları sıkıştığında bu eşsiz sığınağa koşmuştur. İnsanlığın ayaklar altına alındığı her dönemde bu millet ekmeğini gelen insanlarla paylaşmış ve insanlığın vicdanı olmuştur. Biz inanırız ki, Allah (c.c) bir insanın kalbinden merhameti alırsa, geriye kalan şeye insan dışında her şey denebilir.

Son dönemlerde bu ülkeye sığınan Suriyeliler üzerinden oluşturulmak istenen nefret duygusu bu ülke halkının genetik yapısına uygun değildir. Bu nefreti körükleyen insanlara ilk tavsiyem biraz empati yapmalarıdır.

Empati konusuna soğuk bakan arkadaşlarımız için ikinci tavsiyemiz, devletin son dönemde hayata geçirdiği soyağacı hizmetidir. Bu hizmete giren bir çok insan kendi geçmişlerindeki unutulmuş göç hikayelerini hatırlama fırsatına kavuşmuş oldu.

Göç bir insanın yaşayabileceği en büyük travmadır. İnsanların yaşadıkları toprakları, tapulu arazi ve evlerini daha da önemlisi yıllarca biriktirdikleri hatıralarını terk etmek zorunda kalmaları büyük bir trajedidir. Savaş, profesyonel askerler için bile çok zor hale gelmiştir. Gelişen askeri teknolojiler insanların bireysel mücadelesini her geçen gün zorlaştırmaktadır. ABD-İsrail, Rusya-İran bölgesel çıkar ve güç hesaplaşmaları, millet olma bilinci oluşmamış bu insanları büyük bir savaşın ortasında bırakmıştır. Başınızı yastığa koyduğunuzda bir düşünün, hanginiz bu durumda göç- savaş tercihi, savaş lehine yapardınız. Unutulmaması gereken bir diğer faktör de bu insanlar sadece 100-110 yıl önce o günkü devletimiz olan Osmanlı İmparatorluğu’nun vatandaşıydı. En fazla dedeniz veya babası bu insanlar ile aynı nüfus idaresinden nüfus kağıdı alıyordu.

Son dönemlerde sosyal medyada paylaşılan ve Suriyelilere karşı nefreti körükleme amacı taşıyan haber ve sloganların amacı biraz sorgulanmalıdır. Bir kısmı doğru olsa da büyük bölümü provokasyon kokan bu işlerin bir amacı olmalıdır. Suriyeliler üzerinden yeni bir fay hattı oluşturmanın, mevcut durumun çözümüne bir faydası yoktur. Çözüm bellidir. Türk devleti de bu çözümü oluşturabilmek için elinde olan tüm imkânlarla mücadele vermektedir. Suriye’de en azından güvenli bölgeler oluşturarak tersine göç için adımlar atılmaktadır. Fırat kalkanı ve zeytin dalı operasyonları ile oluşturulan bölgelere 350 binin üzerinde insan geri dönmüştür. Fırat’ın doğusunda da aynı amaç doğrultusunda operasyon planlanmıştır.

Bu konuda oluşturulan yol haritasını beğenmiyor olabilirsiniz. Daha iyi bir plan için alternatif önerileriniz de olabilir. Suriyeliler bu ülkeden defolsun gitsin bir plan değildir. Ne istiyorsunuz bu millet Suriyeliler ile savaşarak ülke sınırlarının dışına mı atsın. Çözüm öneriniz bu mudur?

SON SÖZ

Devletin, Arap baharı ve Suriye olayları başladığında ilk verdiği reaksiyonların hatalı olduğunu zaman bize göstermiştir. Mustafa Kemal Atatürk’ün 1923 yılında Amerikalı gazeteciye verdiği bir röportaj bugünleri anlatmaktadır. Özetle;

Bugün bu topraklarda oluşturduğunuz suni devletlerin halkları bir dönem gelecek ayaklanacaktır. O gün geldiğinde yeni kurduğumuz cumhuriyetimizin yöneticileri bu halkların değil, emperyalist güçlerin yanında yer alırsa, aynı akıbete kendileri uğrayacaktır. Ve Kurtuluş Savaşı’nda yedi düvele haddini bildiren Türk halkı, onların da hakkından gelecektir…

 

Özetle başlangıçta yanlış başlasa da bugün Suriye konusunda yapılan aynen budur. Anlamak isteyenlere duyurulur.