Fragman!

Çetin ÇILDIR'ın Köşe Yazısı

Abone Ol

Siyaset yazarken zaman zaman futboldan örnekler veriyorum. Her iki alanın benzer tarafları ilgimi çekiyor. Futbol kulüplerine yönetici olmak isteyen insanların bir numaralı hedefi futbol şube sorumlusu olup, transfer komitesinde yer alabilmektir. Siyaset ile uğraşan yerel siyasetçilerin de en önemli hedeflerinden biri imardan sorumlu başkan yardımcılığı ve imar komisyonlarında yer alabilmektedir. Birinci grup popülerite ikinci grup popülerite artı rant hesapları yapar. Kartal’da bir dış etki olmaksızın çöken bina, bizim gibi Marmara Depremi’ni yaşamış insanlarda, bu sahneleri yaşamamış insanlara göre daha büyük bir etki yarattı. Binanın Kartal Belediye Başkan Yardımcısı’na ait olduğu iddiaları ve binadaki kaçak katlar ise siyaset-imar ilişkisini yeniden gündeme taşıyacaktır.

                1999 depremi öncesi ve sonrası yaşanan iki anımı paylaşayım. Deprem öncesi Bolu Dağı’ndaki et restoranlarından birinde, restoran sahibi ile bir sohbet yapmıştık. Sohbetin konusu Ankara’dan gelen kamu denetçilerinin, ihale edilmiş kamu binalarını nasıl denetlediği ile ilgiliydi. Ankara’dan yola çıkan denetçilerle, Düzce’de kamuya iş yapan müteahhitlerin Bolu Dağı’ndaki bu mekanda buluştuğu, et yerken rüşvet pazarlıklarının gerçekleştiği, Düzce’yi hiç görmeden,  binaların Bolu Dağı’ndan denetlendiği ve geri dönüldüğü mekan sahibi tarafından anlatılmıştı.1999 Marmara Depremi bu sohbetten kısa bir süre sonra yaşandı. Deprem sırasında Ankara’daydım. Haber alınca hemen yola çıktım. Bolu dağından inerken gün yeni ağarıyordu ve Düzce’de ilk karşılaştığım sahne, yıkılan hastane binası ve panik içinde koşuşturan insanlardı.

                İkinci sahne depremin hemen sonrasına ait. O dönem belediye başkanı olan bir kişi ile, o dönemde mimar olan sonrasında belediye başkan yardımcılığı yapan bir diğer kişi arasında yaşanan bir tartışma. Depremin oluşturduğu büyük yıkım ve kayıpların konuşulduğu ortam bir anda karşılıklı suçlamalara dönüşmüştü. Belediye başkanı, hatalı projeler ve denetimlerdeki eksiklikler konusunda inşaat mühendisleri ve mimarları sorumlu tutuyor, mimar ise zemin analizi yapılmadan rant hesapları ve siyasi hesaplarla verilen yüksek katlardan dolayı belediyeleri ve belediye başkanlarını suçluyordu. Gerilim yükselmeye başlayınca araya girip, çok sık rastlanan bir durum değil ama bu konuda ikinizde haklısınız demiştim.

                İşte Kartal’da yaşanan son olay bize hem Marmara Depreminde yaşanan sahneleri, hem de geçmişe ait bu anıları yeniden hatırlattı. Olası İstanbul depremine nasıl yakalanacağımız konusunda da küçük bir fragman (Tanıtım filmi) izlememizi sağladı. Bir dış etken olmadan ayakta duramayan binalar ile olası İstanbul depremine doğru giden yol düşündürücüdür. Kentsel dönüşümün önündeki sorunlar acilen ortadan kaldırılmalıdır. Umarım fragmanını izlediğimiz film vizyona girmeden gereken tedbirler acilen alınır.

                Son dönemlerde FETÖ’nün siyasi ayağı konusu gündemdedir.1999 depreminin sembolü Çınarcık’ta inşaat işleri yapan Veli Göçer isimli bir müteahhit olmuştu. Verilen inşaat izinlerinin siyasi ayağı yeterince tartışılmamış ve dokunulmamıştı. Malum bizde siyaset her konuda tartışılmaz ve dokunulmazdır. Deprem sonrası düzenlemelerle kurulan yapı denetim firmalarının da ne kadar denetlendiği konusu muhakkak tartışmalıdır.

                1967 Adapazarı Depremi sonrası şehir merkezinde iki katlı yapılaşma izni verilmişti. Adapazarı’nın sembolü olan bu binalarda 1999 depreminde hiçbir sorun yaşanmadı. Bir sene sonrasında her yıl ilave kat artışları sonucu zaten zemini problemli bu şehir 1999 depreminde büyük kayıplar verdi. Deprem sonrası Japon mühendislerin Adapazarı’nda yaptığı incelemeler sonucu ortaya koydukları tespitler düşündürücüdür. Tarla olarak kullanılacak yerlere inşaat yapıldığını, inşaat alanı olması gereken bölgelerde ise tarım yapılmaya çalışıldığını raporlamışlardı.

                SON SÖZ:

Uzun yıllar yerelde ve genelde iktidarda bulunan Sn. Cumhurbaşkanı’nın, geç kalmış olsada yapmış olduğu yatay mimari açıklaması önemlidir. Rant hesaplarının yerini can hesapları almalıdır. Siyasetin imar konusundaki etkisi sınırlandırılmalıdır. Yerel seçimlerin yaklaştığı bu günlerde başkan adaylarının bu konulardaki düşüncelerini, her seçmen sorgulamalıdır. Ülkenin neredeyse her dört kişisinden biri İstanbul’da yaşamaktadır. İstanbul depremi bir milli güvenlik sorunudur. Ülke ekonomisinin en önemli merkezi olan bu şehirde yaşanacak her sorun, tamiri zor yaralar açar. Kartal’da yaşanan son olay bir kez daha ‘kral çıplak’ demiştir.

                Yaşanan her olay bir derstir, ibret alırsak tarih, tekerrür etmeyecektir.