Gerçek özgürlüğün adı "LA"

Ayşe BATTAL'ın Köşe Yazısı;

Abone Ol

Allah Zülcelâl; İslam davasını "LA" hecesiyle başlattı. "LA" kendisinden sonra gelen her kavramı reddetmek demekti. Allah neyin reddedilmesini istiyor derken "LA" kelimesi cümleye tamamlandı: LA İlahe İllallah!
Yani Allah'tan başka ilah yoktur!

Allah'a inanç sistemi, "LA" düsturuyla temellerini attı. Allah, kullarının sadece kensine bağlanmasını, inanmasını ve buna göre yaşamalarını istedi.

İşte İslam bu düsturla şanlı sancağını çekti ve Risaletin (peygamberliğin) Mekke döneminde yani tam 13 yıl, aynı düsturla sancağı yükseltmek için gayret sarfetti... Biz bu düstura TEVHİD dedik.

23 yılda tamamlanan Kur'an hükümlerinin tam 13 yılı, sadece TEVHİD akidesini anlattı insanlığa...
O günden bu güne geçen 14 asır boyunca, TEVHİD akidesini yani gerçek İslam'ı kavrayan her kul, iki harften oluşan bu altın kelimeyle; Allah'tan başka tüm ilahları, tüm sistemleri, başka egemenlik yasalarını reddetti; "Egemenlik Allah'ındır" dedi ve yalnızca Allah'a bağlandı.

Bu düstur inanç sisteminin temeliydi.
Ve biz bu sisteme "ŞERİAT" dedik!
Yani Allah'ın sisteminin adı şeriat oldu.
Yani şeriat, Allah'ın sistemi, kanunu, yasası, hükmü idi...
Biliyorum 3 kez tekrarladım.
Çünkü 100 tekrar yapsam da anlaşılmayacakmış gibi geliyor.

Bu sistem; Allah'ın emri, izni ve çizdiği güzargah doğrultusunda, Rasûlallah s.a.v'in hamleleri, adımları ve girişimleriyle şekillendi.
Rasûlallah s.a.v, bu sistemi "Milliyetçilik" adı altında kurup, binlerce ya da milyonlarca taraftar toplayabilirdi ama yapmadı!
Rasûlallah s.a.v bu sistemi "Kapitalist" bir düzenle kurup, hem zengin olur hem zengin edebilirdi ama yapmadı!
Rasûlallah s.a.v bu sitemi, ırk, aile, soy sop, kabilecilik mantığı ile kurup, mensubu olduğu Haşimoğullarının şanına şöhret katabilirdi ama bunu da yapmadı!

Rasûlallah s.a.v bunların hiç birini yapmadı çünkü Allah'ın istediği, Allah'ın razı olduğu yol bunların hiç biri değildi.

Rabb'imiz, yalnızca TEVHİD akidesinin hiç bir basamağa ihtiyaç duymadan kalplere yerleşmesini, hiç bir dış etkene bağlı kalmadan gönüllerde yeşermesini istiyordu.
Çünkü İslam davası tek bir ilaha teslim olmayı gerektiriyordu!
Çünkü Rabb'imiz; kullarını, kula kulluk yönetiminden kurtarmak istiyordu; tek bir ilaha, yaratıcı olan ilaha kulluk edilmesini...

İşte Rabb'in bahşettiği gerçek özgürlük buydu; kula kulluktan kurtulmak!
Bu hikmeti görememek cehalettir!
Çünkü Rabb'imizin bize sunduğu en büyük hadise hiç şüphesiz ki özgürlüktü!

Dip not:
Bugün belki geleneksel bir İslam yaşanıyor memlekette...
Kulun kula, kul olduğu bir düstur!
Doğru...
Ama Allah bir gün nûr'unu hiç şüphesiz ki tamamlayacak.
Ve İnşaAllah bizler de Rabb'imizin nûr'una layık olan kullardan olabiliriz.