Sabah Baskınıyla İfade: Telefonlarına El Konuldu
Gazeteciler Şaban Sevinç, Yavuz Oğhan ve Batuhan Çolak bu sabah saatlerinde polis ekipleri tarafından evlerinden alınarak İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlarla Mücadele Şubesi’ne götürüldü. Gelişmenin kamuoyuna yansımasının ardından gözaltı kararı olup olmadığı belirsizliğini korurken, gazetecilerin cep telefonlarına el konulması dikkat çekti. Emniyet kaynaklarından veya İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan ise henüz resmi bir açıklama yapılmadı.
Yaşananların ardından gözler hem soruşturmanın içeriğine hem de gazetecilerin ifadelerinin ne zaman alınacağına çevrildi.
CHP'den Tepki: "Bu, Fiili Gözaltıdır"
Olayla ilgili ilk siyasi tepki Cumhuriyet Halk Partisi’nden geldi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Burhanettin Bulut, yaşananları sert sözlerle eleştirdi. Sosyal medya üzerinden açıklama yapan Bulut, sabah saatlerinde yapılan polis müdahalesine tepki göstererek şunları söyledi:
“Gazeteciler Yavuz Oğhan, Şaban Sevinç ve Batuhan Çolak sabahın erken saatlerinde yapılan bir operasyonla, polisler eşliğinde ifadeleri alınmak üzere emniyete götürüldü. Madem gözaltı yok, sabahın köründe polislerin evlerinde ne işi var? Telefonlarına neden el konuldu? Bu 'fiili gözaltı' bütün bir muhalefeti, özgür basını sindirmeye yönelik açık bir gözdağıdır.”
Bulut, gazetecilerin ifadeye çağrılmasının normal prosedürlerle de yapılabileceğini, sabah baskınlarının ise baskı yaratma amacı taşıdığını dile getirdi.
Savcılıktan Açıklama Bekleniyor
Şu ana kadar İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan resmi bir açıklama yapılmış değil. Gazetecilere yöneltilen suçlamaların ne olduğu, ifadelerin ne zaman alınacağı ve sürecin nasıl ilerleyeceği belirsizliğini koruyor. Ancak basın özgürlüğü tartışmalarının yeniden alevlendiği bu süreçte, kamuoyunun da gelişmeleri yakından takip ettiği gözlemleniyor.
Basın Özgürlüğü Yeniden Gündemde
Türkiye'de son yıllarda gazetecilere yönelik uygulamalar sık sık ulusal ve uluslararası kamuoyunda tartışma konusu oluyor. Son olay, ifade alma süreçlerinin şekli ve gazetecilere yönelik yaklaşımın doğrudan basın özgürlüğüyle bağlantılı olarak değerlendirilmesine neden oldu.
Bu süreçte meslek örgütlerinin, siyasi partilerin ve uluslararası gazetecilik kuruluşlarının nasıl bir tepki vereceği merakla bekleniyor.




