Geçen yıl kaleme aldığım bir yazıyı hatırlatmak isterim öncelikle.
“Sayın Başkan Fatma Kaplan Hürriyet, bu oyuna alet olmayın!” demiştim.
*
“Kolay değil on beş yıl sonra iktidarı kaybetmek.
Hem de koskoca bir şehrin kalbi, merkez ilçesinde.
Kaybedenleri de anlamak lazım.
Alışılmışlıkları vardı.
Düzenleri tıkırındaydı” demiştim.
*
“Karşılarında halen de sessiz, etkisiz muhalefet partileri(!) ve yöneticileri(!) vardı, ona rağmen kaybettiler. Onlara kaybettirenin kendileri olduğunu görmediler, hala da göremiyorlar.
Kolay değil sayın başkan, kolay değil. Onları da anlayın” demiştim.
*
“Ama naçizane tavsiyem muhalefet etmeyi bilmeyenlerle muhatap olmayın!
Onların oyunlarına alet olmayın!
Yerel trollerine sizin üzerinizden prim yaptırmayın!” demiştim.
*
“Unutmayın!
Sizin daha vizyoner, özellikle ekonomik ve sosyal projeler ile artı değer katacak hizmetler yapmanızı bekleyenler var… Sadece İzmit’te yaşayan seçmenler de değil!
Kocaeli’nin özellikle yerel iktidarı değiştirmeye hazır potansiyeli olan diğer ilçelerinde de…
Bence sizi basit siyasi oyunlara çekmek isteyenlerle zaman harcamayın.
Size zaman kaybettirilmesine izin vermeyin!” sinirlerinize hakim olun demiştim.
*
“Siyasi polemiklere cevaplarınızı, sizin adınıza bu işleri görevlendireceğiniz “hazır cevap” başkaları yapsın..
Kendinize dirençli bir “iletişim danışmanı” seçin.
İstanbul’da bir Murat Ongun varsa, sizin de kesinlikle olmalı!
AK Parti’nin sizi eleştirme, zor duruma düşürme görevini, sırayla alakasız birilerine vermiş olduğunu görün!” demiştim.
*
Sayın başkan,
Malumunuz İstanbul ve Ankara gibi, İzmit’te de, uzun yıllardır yerel iktidar sahibi olan bir AK Partinin, başkanlık makamındaki iktidarını kaybetmesine rağmen, meclis üyeliğindeki temsilcisinin fazlalığı, seçmenin “kenti kontrollü idare edin” mesajı olarak algılamasında sorun yaşanıyor..!
Artık sorun nerede? Kimde? Bilemiyoruz!
Sorun kurumsal mı? Kişisel mi? Onu da bilemiyoruz!
Ama bilinen ve görünen o ki;
Nasıl ki yıllardır muhalefetsizlikten şikayet ediyordularsa, şimdi görülüyor ki kendileri de muhalefet edemiyor!
Konuşarak sorun çözmeme gibi alışkanlıkları olduğu için de, şimdi de aynı şekilde konuşamama hastalığı ile devam ediyorlar.
Milletin temsilcileri olacakları yerde, “çocuk gibi”, “mızıkçılık yapar gibi” yetki ve sorumluluk makamı olan belediye meclisine gitmemeyi muhalefet etmek olarak değerlendiriyorlar…
Demek ki TBMM sayısal yapısında AK Parti aleyhinde bir değişiklik olsa ve çoğunluğunu kaybetse,
“Soru önergelerinin anlamsızlığı”, “milletvekili konuşma kısıtlamaları” gibi uygulamalarla karşılaşsalar,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde de aynı şekilde yapacaklar bu arkadaşlar.
Milli irade makamına küsecekler…
Ama kabahat sizde!
Şeyh Edebali’nin öğütleri sadece AK Parti için geçerli değil ki!
İktidarı elde eden sizin için de geçerli.
Ne diyor bu öğütlerde;
“Ey Oğul!
(Tabi siz “kızım” anlayın lütfen ?)
Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana...
Güceniklik bize; gönül almak sana...
Suçlamak bize; katlanmak sana...
Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adâlet sana...
Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana…
Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana...
Sabır çok önemlidir. Bir bey, sabretmesini bilmelidir.
Şu üç kişiye;
Yani, cahiller arasındaki âlime, zenginken fakir düşene ve hatırlı iken itibarını kaybedene acı!..
Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir.
Ülke, idare edenin, oğulları ve kardeşleriyle bölüştüğü ortak malı değildir.
İnsan bir kere oturdu mu, yerinden kolay kolay kalkamaz. Kişi kıpırdamayınca uyuşur. Uyuşunca lâflamaya başlar, lâf dedikoduya dönüşür. Dedikodu başlayınca da gayri iflâh etmez. Dost, düşman olur; düşman, canavar kesilir...
Kişinin gücü, günün birinde tükenir, ama bilgi yaşar.
Bilginin ışığı, kapalı gözlerden bile içeri sızar, aydınlığa kavuşturur.
Hayvan ölür, semeri kalır; insan ölür eseri kalır. Gidenin değil, bırakmayanın ardından ağlamalı... Bırakanın da bıraktığı yerden devam etmeli.
Durmaya, dinlenmeye hakkımız yok. Çünkü, zaman yok, süre az!..”
Toprağın ekim zamanını bilen çiftçi, başkasına danışmaz.
Yeter ki, toprağın tavda olduğunu bilebilsin.”
Sevgi davanın esası olmalıdır. Sevmek ise, sessizliktedir.
Bağırarak sevilmez. Görünerek de sevilmez!..
Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın. Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın!..”
*
Sayın başkan!
Demem o ki, hülasa;
Siz “Gülümse İzmit” diyerek geldiniz.
Çiğ muhalefete de “gülümseyin”.
Acemiliklerine verin.
Siz nasıl ki iktidara alışmaya çalışıyorsanız, unutmayın ki onlar da muhalefete alışıyor.
Biraz daha anlayışlı olun…
“Hatırlı iken itibarını kaybedenlere acıyın!”
Onların muhalefet hürriyetine engel olmayın!
Ne diyordunuz seçim sürecinde?
“Gülümse İzmit, Hürriyet geliyor”
O halde siz daima gülümseyin.
Kızmayın! Bağırmayın! Sinirlenmeyin!
Hürriyeti tanıtın ve yaşatın bu şehre…