Güneşte Olgunlaşan Sessiz Güç

Razi Safarov köşe yazısı

Abone Ol

Değerli okuyucularım, Kurban Bayramınızı yürekten kutluyorum. Bayram sofraları bereketlidir, ama etin fazlası sindirimi zorlar. Özellikle kırmızı et lif bakımından zayıf olduğu için, mide şişkinliği, hazımsızlık ve sıkça rastlanan kabızlık gibi sorunlara yol açabilir. İşte tam bu noktada doğanın sade ama etkili bir armağanı devreye girer.

Görünüşte sıradan, ama geçmişi binlerce yıl öncesine uzanan bir meyveden söz etmeye çalışacağım. Anadolu’dan Orta Asya’ya uzanan geniş bir coğrafyada yetişen bu altın renkli lezzet, sadece sofralarda değil, tarih boyunca farklı alanlarda da kendine yer bulmuş. Tatlısı yapılmış, kurutulmuş, yağı çıkarılmış, hatta çekirdeği bile değerlendirilmiş. Güneşte olgunlaşan bu meyvenin her parçası, dikkatle incelendiğinde şaşırtıcı detaylar barındırıyor. Modern bilimsel çalışmalarla birlikte, onun sadece bir yaz meyvesi olmadığı ortaya çıkıyor. İçerdiği bileşenler, onu doğanın sunduğu değerli bir kaynak hâline getiriyor. Üstelik sadece meyvesi değil, çekirdeği ve yağı da farklı şekillerde kullanılabiliyor. Yüzyıllardır sessizce mutfaklarda yer alan bu besin, bugün yeniden keşfediliyor. Belki de onu hep yanlış tanıdık. Şimdi, perde arkasına geçip bu tanıdık lezzetin bilinmeyen yönlerine birlikte bakalım.

Konumuz: “Kayısı”

Sadece lezzetiyle değil, içerdiği lif, beta-karoten, potasyum ve antioksidanlarla da tam bir şifa kaynağıdır,kayısı. Lif yönünden zengin yapısı sayesinde bağırsakları çalıştırır, sindirimi düzenler. Bayram sonrası sabahlarına 3–4 adet kuru kayısıyla başlamak, bedenin dengesini geri kazandırabilir.

İçeriğindeki beta-karoten, vücutta A vitaminine dönüşür. Bu da hem göz sağlığına katkı sağlar hem de cilt hücrelerinin yenilenmesinde önemli rol oynar. Göz yorgunluğu yaşayanlar ya da cildine canlılık kazandırmak isteyenler için kayısı düzenli tüketilmesi gereken meyvelerdendir. Potasyum içeriği sayesinde kalp ritmini korur, kasları destekler, tansiyonu dengeler.

Ama kayısının asıl sürprizi çekirdeğinde saklıdır. Sert kabuğun içindeki badem benzeri kısmı, halk arasında “acı kayısı çekirdeği” olarak bilinir. İçeriğindeki amigdalin maddesi bağışıklık sistemini uyarıcı etkiler gösterebilir. Ancak burada ölçü şart: Günlük 1–2 adet çekirdekle sınırlı kalınmalı; zira bilinçsiz ve aşırı tüketimi zararlı olabilir.

Bir diğer hazine de kayısı çekirdeği yağıdır. Özellikle cilt bakımında kullanılan bu doğal yağ, nemi korur, kuruluğu önler, cildi yumuşatır. Hassas ciltlerde bile genellikle sorunsuz kullanılır. Saç bakımında da kırılmaları önlemek için tercih edilebilir.

Kayısı, sadece bir meyve değil; içiyle, çekirdeğiyle, yağıyla baştan sona şifa sunan bir doğa mucizesidir. Sindirimi düzenler, bağışıklığı destekler, cilde nefes aldırır. Üstelik hiçbir parçası israf olmaz.

Bayramdan sonra bedenini dengeye almak isteyen herkese tavsiyem: Bu mevsimde tazesini, kışa hazırlık için kurusunu, el altında varsa çekirdeğini ve yağını eksik etmeyin. Doğa bazen en sade hâliyle en derin şifayı sunar. Kayısı da bunun en güzel örneklerinden biridir.