BM kararında, kız çocuklarının güçlendirilmesinde ailelere ve toplumlara da büyük rol düştüğü vurgulandı. BM’nin çocuklar, kız çocukları ve kadın haklarıyla ilgili uluslararası sözleşmelerine de atıfta bulunulan kararda, 11 Ekim tarihinin, 2012 yılından itibaren tüm BM ülkelerinde ”Dünya Kız Çocukları Günü” olarak kutlanacağı bildirildi. Kararda bu kapsamda BM’ye üye tüm ülkeler, BM’nin ilgili kurumları, diğer uluslararası örgütler ve sivil toplum kuruluşları, 11 Ekim’i ”Dünya Kız Çocukları Günü”’ olarak kutlamaya ve kız çocuklarının durumlarıyla ilgili tüm dünyada bilinç oluşturmaya çağrıldı.
CİNSEL ŞİDDETE MARUZ KALIYORLAR!
UNICEF’in bu sene Dünya Kız Çocukları Günü nedeniyle yayınladığı rapora göre cinsiyetçilik ve eşit olmayan görev dağılımı oldukça küçük yaşlarda başlıyor. Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu UNICEF’e göre 5 ve 14 yaş aralığındaki kız çocukları aynı yaştaki erkek çocuklarına oranla dünya genelinde günde toplam 160 milyon saat daha fazla ev işi yapıyor. UNICEF’in 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü vesilesiyle New York’ta açıkladığı rapora göre bu, yüzde 40 oranında daha geniş bir zaman dilimine denk geliyor. Raporda geçen ev işlerinin ise ücretsiz olarak görülen su ve odun temini gibi işler olduğu vurgulandı. Bu nedenle de kız çocuklarının yapmak zorunda bırakıldıkları işlerin görünürlüğü daha az ve yine daha az değer görüyor.
Sıkça karşılaşılan bir durum da yetişkinlerin yerine getirmesi gereken görevlerin de kız çocuklarına yüklenmesi.Kız çocuklarının ev işlerine harcadıkları bu uzun saatler oyun oynayabilecekleri, arkadaşlarıyla vakit geçirebilecekleri, ders çalışabilecekleri, kısaca çocukluklarını yaşayabilecekleri zamandan çalmış oluyor. Raporda ayrıca bazı ülkelerde su ve odun temini görevlerinin kızların cinsel şiddete maruz kalmalarına da ortam hazırladığı vurgulandı.
ÇOCUKLUKLARINDAN MAHRUM BIRAKILIYORLAR!
UNICEF’ten Anju Malhotra, “Ücretsiz ev işi vasıtasıyla küçük yaşlarda kız çocuklarının omuzlarına bindirilen yük ergenliğe ulaştıklarında katlanarak artıyor” diyor. Malhotra’ya göre bunun sonucunda kız çocukları çocukluklarından mahrum bırakılarak büyüyorlar. Ayrıca henüz çocuklar arasında başlayan bu adaletsiz görev dağılımı kadınların ve kız çocuklarının daha fazla iş yüklenilmesi gibi cinsiyete dayalı klişeleri de besleyerek bu klişelerin nesiller arasında aktarımını kolaylaştırıyor.
TÜRKİYE'DE KIZ ÇOCUKLARI
Kız çocukları anne karnına düştüğü ilk anda kategorik olarak daha değersiz gören toplumsal algı onları her düzeyde şiddete açık bırakıyor hatta şiddet sarmalının içine hapsediyor. Kız çocuklarının içine düştükleri ortamın cinsiyet belirlenmesi süreciyle başladığını, kız bebeğe hamile kadınların gördüğü şiddetin haddi hesabı yok zaten.
Her 8 çocuktan birinin ensest mağduru olduğu, şiddetin oldukça yaygın olduğu toplumsal yapımızda her yıl yüzlerce kız çocuğun seks sektörüne bizzat birincil tanıdıkları tarafında sokulması bu değer hiyerarşisinin bir sonucu.
Türkiye erken evliliklerde Avrupa 2. Burada erken evliliklerin çocukların gelişimsel sürecine olumsuz etkileri, erken doğum, düşük gibi sonuçlarının yanı sıra Kader Ertem vakasında hatırlayacağımız üzere 14 yaşındaki bir kız çocuğunun şüpheli intiharı gibi dehşet verici sonuçları oluyor. Erken evliliğin yaygın olduğu durumlarda çok fazla sayıda şüpheli intihar vakasının notunu düşmek gerekiyor.
EĞİTİMİNİ YARIDA BIRAKAN ÇOCUKLARIN 3'TE İKİSİNİ KIZ ÇOCUKLARI OLUŞTURUYOR!
Tüm bu listelerin yanı sıra Türkiye’de maalesef kız çocuklarının sağlıklı gelişimini destekleyecek çocuklara güvenli bir ortam sağlayacak bir mekanizma yok. Eğitim sistemi ise gün geçtikçe koruyucu vasfını kaybediyor. Değişen eğitim sistemi kız çocuklarını daha da savunmasız bırakıyor. 4+4+4 eğitim sistemindeki sorunlar sebebiyle eğitimini yarıda bırakan çocukların 3te ikisini kız çocukları oluşturuyor.
KIZ ÇOCUKLARI İÇİN ADALET
Adalet sistemi ise kız çocukları aleyhine çalışan bir mekanizma durumunda. Kız çocuklarının maruz kaldıkları istismar vakalarındaki cezasızlık her kız çocuğunu korumasız ve tehdide açık hale getiriyor. Türkiye’de yargı sistemi sürekli suçlulara kız çocuklarına karşı işledikleri suçların aslında suç olmadığı mesajını veriyor. Bu mesaj kız çocuklarının bağımsız bireyler olması, bedenlerinin dokunulmazlıklarını inşa etmelerinin önündeki en önemli engel.
HAYATA GERİDE BAŞLIYORLAR
Sonuç olarak kız çocuklarının varoluşları çokça yenik başladıkları yaşam mücadelesinde bu yüzden bir kahramanlık hikayesidir aslında. Kız çocukları tüm bu yokluklar listesi içinde, hiç bir koruyucu mekanizma olmaksızın, arkalarında bir adalet sistemi olmamasına rağmen kendilerini var ediyorlar. Yanlarında olan tek şey ise yine kız kardeşleriyle kurdukları dayanışma ve kardeşlik bağları oluyor. O yüzden her kız çocuğunun varoluşundaki gücü saygıyla anmak ve her yerde sistemin tüm resmi ve geleneksel yapılarının karşısında kız kardeşlik dayanışma ağlarını örmek gerekiyor.