Hâlâ Ayakta Ama Güvende Değil

Çetin Gürol'un köşe yazısı

Abone Ol

17 Ağustos 1999... Depremle ilk yüzleşmem o gece oldu. O sarsıntıyla birlikte sadece binalar değil, zihinlerimiz de derinden sarsıldı. O tarihten bu yana hem ülkemizde hem de dünyanın dört bir yanında sayısız depreme tanıklık ettik. Her deprem sonrası aynı döngüyü yaşadık: Korktuk, kaygılandık, sorguladık… Sonra unuttuk. Ta ki bir yenisi olana kadar.

Kahramanmaraş merkezli ve 10 ili etkisi altına alan 6 Şubat depremleriyle bir kez daha sarsıldık. Bu büyük felaketin ardından toplumda deprem bilinci yeniden arttı. Televizyonlar uzmanlarla doldu, sosyal medyada “kentsel dönüşüm” yeniden en çok konuşulan konular arasında yer aldı. Ama ne yazık ki birkaç hafta içinde yine unuttuk. Hafızamız bize oyun oynuyor ya da biz bu oyunun bir parçası olmayı kabullendik.

23 Nisan günü, bir gazetede toplantı sırasında 6.2 büyüklüğünde bir depreme yakalandık. Bulunduğumuz bina yeni olduğu için o panik anında yerimizden bile kalkmadık. Ancak tam karşımızda yer alan, yürüyüş yolu kenarındaki 1999 öncesi yapılmış eski binaları görünce içimize bir korku oturdu. O an, kendi güvende oluşumuz kadar, güvensiz yapıların hâlâ dimdik ayakta oluşu gerçeğiyle yüzleştik.

Kocaeli TV’de yayınlanan Ajans 9 programında defalarca çağrıda bulundum: “1999 öncesi yapılan binalar artık kaderine terk edilmemeli. Ya yerinde dönüşümle ya da planlı kentsel dönüşümle bu yapıların yerine yenileri yapılmalı.” Ama sonuç değişmedi. O binalar hâlâ orada duruyor. Yıllar geçti ve biz hâlâ bu binaları konuşuyoruz. Ne büyük ayıp!

Bugün öğle saatlerinde, Kocaeli Kent Konseyi Başkanı değerli dostum Kadir Çetin’le makamında otururken bir kez daha depreme yakalandık. Hafif ama ürpertici bir sarsıntıydı. Yer altı hareketliliği bu coğrafyada hiç durmadı, durmayacak da. Korkunun ecele faydası yok, evet. Ama biz tedbiri almadan takdire sığınamayız. Zira Allah bize açıkça “Tedbirini al, takdiri bana bırak” demişken, biz ne yapıyoruz? Gerçekten bilmiyorum…

Bugünlerde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın, İzmit Kent Meydanı’nda bilgi aracıyla vatandaşları bilinçlendirme çalışması yaptığını biliyorum. Ancak araç orada günlerdir durmasına rağmen çoğu vatandaş uğramıyor. Ne devletin sunduğu destekler merak ediliyor, ne de kentsel dönüşümle ilgili sorular soruluyor. Oysa bilgiye ulaşmak, harekete geçmek bu kadar kolayken, biz yine sessizliği tercih ediyoruz.

1999 öncesi yapılan binaların durumuna ilişkin Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, İnşaat Mühendisleri Odası ve Kocaeli Üniversitesi tarafından yapılan tarama çalışmasının sonuçları kamuoyuyla paylaşılmalı. Özellikle riskli olduğu tespit edilen yapıların hızla boşaltılması ve yıkılması için yasal süreç başlatılmalı. Gerekirse bu kararlar resen alınmalı.

Aksi takdirde, her deprem sonrası birkaç gün “ah-vah” edip unutmaya devam ederiz. Oysa artık anmak değil, anlamak zorundayız. Depremin ne zaman olacağını kestiremeyiz ama yıkımı engellemek için bugünden önlem alabiliriz. Beklemekle hiçbir şey çözülmüyor.

Gelin, artık gerçekten sorumluluk alalım. Bir sonraki depremde sadece “Neden önlem almadık?” dememek için…