HARB-İŞ İŞÇİSİNİ UNUTMAYIN!

Abone Ol

Türk Harb-İş Sendikası ile tanışıklığım uzun yıllara dayanıyor. Bu sendikanın çalışmalarını hep ilgiyle takip ettim, haberlerini yaptım, mücadelelerine yakından tanıklık ettim. Ancak tanıştığım bazı değerli isimler sayesinde sendikayı daha yakından tanıma, emekçilerin sesini daha içeriden duyma fırsatım oldu.

Mevcut yönetimde ağabey konumunda bulunan Selami Bulut ile yıllara dayanan dostluğumuz sayesinde Harb-İş’e olan ilgim arttı. Ardından, geçmiş dönem Genel Başkan olan ve şu anda Genel Başkan Yardımcılığı görevini yürüten, gönül rahatlığıyla kardeşim diyebileceğim Korkut Gökbayrak ile yollarımız kesişti. Bu vesileyle sadece sendikanın değil, Harb-İş üyesi binlerce işçinin yaşadığı sorunları, taleplerini, umutlarını çok daha derinlemesine anlama şansı yakaladım.

Bugün ise Harb-İş’in Kocaeli Şube Başkanı Şakir Akçer ile olan tanışıklığım, beni bu emek mücadelesine daha da yakınlaştırdı. Şakir Başkan, tam anlamıyla bir emek insanı. Tabiri caizse, işçinin yükünü omuzlayan bir “hamal” gibi çalışıyor. İşçilerin derdiyle dertlenen, gece gündüz sahada olan, emeğin hakkı için kapı kapı dolaşan bir emek neferi.

Şu anda kamuda çalışan yaklaşık 600 bin işçiyi ilgilendiren toplu sözleşme süreci kamuoyunun gündeminde. Hükümetin bu konuda sunacağı teklif artık eli kulağında. Bu büyük kitlenin içerisinde Harb-İş Sendikası’na bağlı yaklaşık 29 bin işçi yer alıyor.

Ancak bu 29 bin işçi sıradan bir topluluğun parçası değil. Onlar, Türkiye’nin milli güvenliğini omuzlarında taşıyan, yerli savunma sanayinin bel kemiğini oluşturan stratejik iş gücünü temsil ediyorlar. Milli denizaltılarımızı, milli savaş gemilerimizi, tanklarımızı ve silah sistemlerimizi üreten bu işçilerin pozisyonu, sadece ekonomik değil, ulusal güvenlik açısından da hayati önemdedir.

Bu işçilerin yıllar içinde kazandığı tecrübe, teknik yeterlilik ve uzmanlık, kolay yetişmeyen bir insan kaynağını temsil ediyor. Harb-İş üyesi işçilerin büyük çoğunluğu, ülkemizin en stratejik noktalarında, askeri tersaneler, mühimmat fabrikaları, tank palet üretim merkezleri gibi yerlerde çalışıyor. Her biri büyük bir özveriyle görevini yerine getiriyor.

İnanın, bu işçiler özel sektörde çalışsalar mevcut maaşlarının en az 2,5 katı kadar gelir elde edebilirler. Ancak onlar, “ülkeme hizmet etmek bir ibadettir” diyerek kamu görevini tercih etmiş, milli üretimin bir parçası olmaktan onur duyan insanlardır. Bugün evlatlarımıza bırakacağımız en büyük miras, işte bu yerli ve milli bilinçtir.

Bu yüzden Harb-İş işçisinin umudunu kırmamak gerekiyor. Çünkü bu işçilerin yetersiz ücretlerle, yetersiz sosyal haklarla çalıştırılması sadece bir işçi sorunu değil, aynı zamanda savunma sanayimizin geleceğini zora sokabilecek bir durumdur.

Bu noktada, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a Harb-İş işçisinin durumu aktarıldığında, eminim ki kendisi de “Bu kahramanlar bu ücretlerle mi çalışıyor?” diyecektir. Çünkü Harb-İş işçisinin yürüttüğü görevler herhangi bir kamu işçisinin yaptığı işe indirgenemez. Onlar sadece birer işçi değil, aynı zamanda stratejik personel niteliğindedir.

Elbette hepimiz ekonomik koşulların farkındayız. Ülke olarak zor bir dönemden geçiyoruz, tasarruf tedbirleri alınıyor. Ancak bu tasarrufun adresi, ülkenin geleceğini inşa eden Harb-İş işçisinin alın teri olmamalı. Tam tersine, bu işçilere daha fazla sahip çıkılmalı, daha iyi koşullarda çalışmalarının önü açılmalı.

Özellikle Gölcük Tersanesi’nde görev yapan cefakâr, fedakâr işçilerin hakkı sonuna kadar teslim edilmeli. Orada alınan her kaynak, üretilen her parça, aslında Türkiye’nin bağımsızlığına atılan bir imzadır. Bu yüzden bu insanların ekonomik olarak yıpratılmaları değil, desteklenmeleri gerekir.

İzmit’in yerlisi olan ve işçinin her türlü derdiyle yakından ilgilenen Kocaeli Şube Başkanı Şakir Akçer’in boynu bükülmemeli.

Yıllardır emek hareketinin içinde yer alan ve sendikanın ağabeyi olarak anılan Selami Bulut gibi isimlerin mücadelesi boşa gitmemeli.

Torna tezgâhlarından başlayıp bugün sendikanın Genel Başkan Yardımcılığı görevine kadar yükselen Korkut Gökbayrak’ın Ankara’daki sesi duyulmalı ve karşılık bulmalı.

Bu konuda başta TÜRK-İŞ Konfederasyonu olmak üzere, Türk Harb-İş Sendikası Genel Merkezi, Milli Savunma Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı ve ilgili tüm kurumların sorumluluk alması şarttır. Bu işçiler sadece bir meslek grubunu değil, ülkenin stratejik üretim hattını temsil ediyor.

Harb-İş işçisi, bu ülkenin bağımsızlık yürüyüşünde gizli kahramanlardan biridir. Onların emekleri, sadece üretim değil; güvenlik, özgürlük ve bağımsızlık anlamına gelir. Bu nedenle, onların hak ettikleri değer verilmezse, kaybeden sadece Harb-İş işçisi değil, Türkiye olacaktır.

Lütfen Harb-İş işçisinin boynunu bükmeyin.

Lütfen onların alın terini ve emeğini küçümsemeyin.

Onlar bu ülkenin sessiz ama en güçlü kahramanlarıdır.

Saygı ve selamlarımla.