Benliğinin yatıya kaldığı bir gecede...
Gökyüzünü seyrediyor, seyrediyorsun uzun uzun...
Geceni aydınlatan o ay...
Elini kımıldatsan, yüreğine dokunacak kadar yakın hissettiğin o yıldızlar...
Yüzünü hafifçe okşayan o rüzgar...
Beraberinde getirdiği derin ve eşsiz doğa kokusu...
Varlığın hakkını veren bir nizam.
Bir zümrüt, bir yakut, bir safir zenginliğinden öte bir zenginlik...
Hayal miydi şu kainat?
Yoksa anlaşılmayı bekleyen en özel ilham mı?
Tam o sırada uyuyan kainatın eşsiz manzarasını, uyanmasın diye tek nefesle seyrettiğimiz anlar..
Varlığın ve yokluğun,
yaşam ve ölümün ihtişamlı dengesi...
İnsan aciz kalıyor bahsederken...
Hangi süslü kelimeyi kullanırsan kullan, yanına yakışmayan şu kainat...
İşte tüm bunlar Rabb'i Zülcelâl'in o eşsiz boyasının eseri...
" Allah boyasıyla boyandık. Boyası Allah'tan güzel olan kimdir?" (Bakara 138)
Derin bir mânâ! Allah'ın boyası ile boyanmak... Yer, gök; ucu bucağı olmayan, sınır tanınmayan devasa bir kainat... Yağmur, güneş, kar, rüzgar... Doğa; bitkiler, çiçekler, böcekler...
"Gökten su indirip, onunla sizi suladık. Yoksa siz onu biriktiremezdiniz" (Hicr 22)
Yani sahip olduğumuz hiçbir şey bizim depomuzdan gelmiyor, Allah'ın hazinesinden geliyor. Dikkat edelim; Ayet-i Kerime, her hareketi Allah'a mâl ediyor. Hatta su içmeyi bile... İçtiğimiz su dahi Allah'ın iradesinde...
Bu koca kainatı idare eden kanunların aynısı insanın iç dünyasını da idare etmez mi sanıyoruz?
Rabb'imiz nasıl ki bu kainatın işleyişinden yetkiliyse, insan tabiatı ve kalpleri için de yetki sahibidir. Kainatın nizamında nasıl bir ölçü koyuyorsa; senin, benim, onun ve herkesin içine de dışına da karışma yetkisi O'nundur!
Ellerime karışıyor, yanlış iş yapmayayım diye.
Gözlerime karışıyor, nereye bakıp bakmayacağımı bileyim diye.
Ayaklarıma karışıyor, hangi ortama girip gitmeyeceğimi anlayayım diye.
Kalbime karışıyor; kimi sevip sevmeyeceğimi, hatta severken nasıl seveceğimin ölçüsünü bile bildiriyor; bana, sana, tüm kullarına...
Bu denli harikulade bir düzen kuran Rabb'im; benim hayatıma, benim duygularıma o düzeni koymamış olabilir mi sizce? Allah'ın emrine uyup, doğru yoldan sapmadıkça, o yer ve gökte gördüğüm güzellik hayatımda olacak. O geceye karışan, parıldayan yıldızlar gibi parlayacağım. Nizamın parçası bulutların da zikrettiği gibi, yürüyen bir Kur'an olduğum zaman, Rasûlallah s.a.v'in izlerini amellerimde taşıdığım zaman, işte o zaman şu kainat gibi nur saçacak ve ışıldayacağım...
Bu din kısıtlama değil, özgürlüktür!
Bu dinde insanı koruyan Allah'tır!
Bu dinin sınırları, kulun koruma kalkanıdır!
İşte "Koruma Kalkanın"
İşte bu kainat nizamını dengede tutan, eşi ortağı olmayan, tek ilahın...
İşte Rabb'in ve sonsuz hikmeti...
Fotoğraf: Cihad Gedikli
(Telif hakkına tabidir)