Kalbimiz hasta!

Tefekkür Saati - Ayşe Battal

Abone Ol

Mevzu bahis olan anatomi değil kalbin afetleri...

Hayrın da şerrin de, tevhid ve şirkin de barındığı yüreklerimiz konu...

Kalp, kul ile Allah arasında yıkılmaması gereken bir köprüdür.

Dün ki yazıda da bahsettiğimiz gibi, biz Rabb'imizi ne kadar zikreder ve anarsak, Rabb'imiz de bizi aynı derecede zikreder ve anar.

Fakat tabiatta bir tehlike, kalpler de bir illet var. Kalpler hasta ve hastalık hastalığı doğuruyor. Yoldan sapmak basit bir muhalefetle başlar, her adımda büyür ve artar. Küçük gördüğümüz o günahlar, "Bir kereden bir şey olmaz" dediğimiz o haramlar; dev bir günah yumağına dönüşür, anlayamazsın...

Şehid Seyyid Kutup bu konuyu şöyle özetlemiş: "Günah tatlı gelir, basitleşir. Kul, o günaha kendine kazanç sayar. Aslında yapmış olduğu hareket, onun düşüncesine göre fena olsaydı, zaten yapmazdı."

Kalbin afetleri dedik, yani nefsi afetler.

Öfke, kin, bencillik, haset, şehvet, riya, kibir, gıybet vs...

Ve bir Müslüman, kadar ibadetle donanmış olursa olsun, yaratıcının yüceliğine tefekkür etmiyorsa ve nefsi terbiye yapmıyorsa, o kişinin Müslümanlığı olgunluğa erişemiyor ne yazık ki...
Misal; namaz kılıyor ama yalancı, oruç tutuyor ama küfürbaz, sadaka veriyor ama iki yüzlü, hacca gidiyor ama kendini beğenmiş...

Peki iman bunun neresinde?

Aslına bakarsanız işte bu gibi sebeplerden ötürü İslamiyet zarar görüyor. İslam dininde bir sorun yok! Sorun bizim hasta kalplerimizde...

Öfke anında kendini durdurabiliyor musun? Kıskançlık duyguna dem vurabiliyor musun? Böbürlenmek yerine alçak gönüllü olabiliyor musun? Vs. Bunun gibi nefsi afetleri törpüleyebiliyorsak, nefsimizi bir nebze terbiye etmiş oluyoruz...

Kalbimizi yoklayalım, zaaflarımızı belirleyelim. Hangi konuda zaafın varsa, o konuda imtihan ediliyor olman kaçınılmazdır. Şeytan, yaratana söz verdiği gibi kalpleri boş bırakmayacak, her yerden saldıracak. Rahat ve refah içinde yaşayarak cenneti kazanacağımızı mı sanıyoruz? Ne diyor Rabb'imiz; "İnananlar, iman ettik deyip sınava tabi olmadan bırakılaverileceklerini mi sandırlar." (Ankebut 2)

İnananlar, fitnelere maruz kalsalar da inançlarında ısrarlı olup her türlü imtihandan halis bir kalple çıkmadıkça işleri bitmiş olmaz.

İmanın kendine has sorumluluğu ve ağırlığı vardır.

İman, sabrı gerektiren bir cihaddır...

Uyanık olalım, iblise ve temsilcilerine meydan vermeyelim. Ve kalplerimizi iyileştirelim...