Kocaeli’de vatandaşların dini inanç ve duygularının istismar edildiği iddiasıyla açılan dolandırıcılık davası, kamuoyunda yankı uyandırmaya devam ediyor. 2020 ile 2023 yılları arasında faaliyet yürüttükleri öne sürülen bir aile, “hacı baba” adını verdikleri sözde manevi bir varlık aracılığıyla mağdurlardan para ve altın toplamakla suçlanıyor. Yaklaşık 2 milyon liralık haksız kazanç elde edildiği belirtilen dosyada sanıklar, mahkeme huzurunda suçlamaları kabul etmedi. Baş şüpheli S.S.’nin savunması ise duruşmaya damga vurdu. S.S., dini bilgisi olmadığını, aksine kendisinin de kandırıldığını öne sürerek, olayın merkezinde başka bir ismin bulunduğunu iddia etti.
Sözde manevi varlıkla kurulan bağış ağı
İddianameye yansıyan bilgilere göre, sanıklar mağdurlarla Gölcük’teki evlerinde “dini sohbet” adı altında bir araya geldi. Bu toplantılarda, “hacı baba” olarak tanıtılan sözde manevi bir kişinin insanları cin musallatından ve büyük belalardan koruduğu iddia edildi. Ancak bu korunmanın, yapılan bağışlarla mümkün olabileceği söylendi. Sadaka, infak ve dini yardım adı altında para ve altın talep edildiği, bu taleplerin zamanla geniş bir çevreye yayıldığı belirtildi. Mağdurlara, yalnızca kendilerinin değil akraba ve yakınlarının da bağış yapması gerektiği anlatılarak dolandırıcılığın boyutu büyütüldü. Savcılığa göre bu yöntemle ciddi bir maddi kaynak oluşturuldu.
“Ben dini bilmiyorum ki dini istismar edeyim”
Davanın ikinci celsesi, Kocaeli 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Tekerlekli sandalye ile duruşmaya katılan tutuklu sanık S.S., kendisine yöneltilen suçlamaları reddetti. Savunmasında, dini bilgiye sahip olmadığını vurgulayan S.S., “Ben dini bilmiyorum ki dini istismar edeyim” diyerek asıl yönlendirilen kişinin kendisi olduğunu savundu. S.S., F.M. isimli kişinin kendisini hipnoz ettiğini, cihat ve cinlerle namaz gibi söylemlerle etkilediğini ileri sürdü. Ailesinin olaylardan haberi olmadığını iddia eden sanık, sağlık sorunlarını da dile getirerek zor durumda olduğunu söyledi.
Diğer sanıklar ve mağdurlar ne dedi?
Tutuklu sanık K.S. ise uluslararası işler yaptığını, dolandırıcılığa ihtiyacı olmadığını belirterek suçlamaları kabul etmedi. Tutuksuz sanık M.S., dosyayla ilgisinin bulunmadığını savunurken, yaşananların aile üzerinde ciddi bir psikolojik yük oluşturduğunu ifade etti. Dini nikahlı eş B.H. de beraatini talep etti. Buna karşılık müştekiler, sanıkların beyanlarının gerçeği yansıtmadığını, özellikle banka hesaplarının M.S. adına kayıtlı olduğunu belirterek adli kontrolün yeterli olmadığını savundu. Mahkeme heyeti, tutuklu sanıkların tutukluluk halinin devamına, M.S. hakkındaki adli kontrol kararının sürmesine hükmederek duruşmayı erteledi.