Dünyanın Dört Bir Yanından Hediyeler, Kocaeli'de Bir Odada Buluştu
Kocaeli’de yıllardır sivil toplum çalışmalarıyla adından söz ettiren Yücel Alpay Demir’in ofisindeki bir oda, adeta bir kültürel miras galerisi gibi. Her biri dostluk, hatıra ya da dayanışma nişanesi olan binin üzerinde obje, bu özel odada sergileniyor. Kimi zaman Kerkük’ten gelen bir toprak parçası, kimi zaman Mekke’den toplanmış küçük bir taş ya da Suriyeli bir kızın saç tokası, bu koleksiyonun bir parçası.
Yücel Alpay Demir, “Bu odadaki hiçbir eşya benim değil. Hepsi hediye. Ben sadece emaneti taşıyan bir kişiyim,” diyerek, bu odanın sıradan bir ofis köşesi değil, hatıraların yaşadığı kutsal bir alan olduğunu vurguluyor.
“Kocaeli’yi Terk Etmek, Evini Geride Bırakmak Gibi”
1976 yılında Kars’ta doğan Demir, hayatının büyük bölümünü Kocaeli’de geçirmiş. Balıkesir Üniversitesi Elektrik Bölümü mezunu olan Demir, uzun yıllardır Kopi Servis Büro Makineleri Ltd. Şti.’nin yöneticiliğini yapıyor. Ancak onun için asıl mesele, iş değil, yaşadığı şehre olan aidiyet.
“Kocaeli dışına çıktığımda kendimi gurbetçi gibi hissediyorum,” diyen Demir, bu şehrin doğasını, sanayi altyapısını ve sosyal dokusunu hayatının bir parçası olarak tanımlıyor.
Sivil Toplumun İzleri Bu Odada Yaşıyor
Yedi yıl boyunca Kocaeli Türk Ocakları Başkanlığı görevini yürüten Demir, aynı zamanda Kocaeli Şairler ve Yazarlar Derneği (KOŞYAD) başkanı olarak da kültür-sanat faaliyetlerinde aktif bir rol üstlenmiş durumda. Türk kültürüne ve milli değerlere olan bağlılığını, yaptığı her çalışmada hissettiren Demir için bu oda, geçmişteki emeklerin birer somut yansıması niteliğinde.
“Bu sadece benim odam değil, Kocaeli’nin ortak hafızası,” diyen Demir, birçok dostunun ve yol arkadaşının verdiği hediyeleri, bu duyguyla sergiliyor.
Her Objede Bir Anı, Her Anıda Bir Şehir
Demir’in odasında yalnızca nesneler değil, anılar da yaşıyor. Kerkük Kalesi’nden getirilmiş toprak, Mekke ve Medine’den alınan taşlar, çocukların hediyesi tokalar, aile yadigârı eşyalar... Tüm bu parçalar, dostlarının kalbinden kopup gelmiş ve Kocaeli’de bir araya gelmiş gibi.
“Galiba binden fazla obje var burada. Hepsi ayrı bir hikâye anlatıyor. Dostlarımın verdiği hediyeleri, yine dostlarım görsün istedim,” diyerek, koleksiyona verdiği manevi önemi ifade ediyor.
Odada yapılan temizlik bile özveriyle yürütülüyor. Narin Hanım ve Elif Hanım, her objeyi tek tek kaldırıp özenle temizliyor. Onlar da bu odanın ruhunu benimsemiş, yaşatılmasına katkı sunan iki değerli emekçi.
Kitaplarla Gelen İçsel Yolculuk: “Diye Düşündü CKA” ve “Çulgur”
Yalnızca bir yönetici veya sivil toplum lideri değil; aynı zamanda bir yazar olan Yücel Alpay Demir, ilk kitabı “Diye Düşündü CKA” ile okuyucularına hicivli ve esprili bir dille siyaseti ve toplumu anlattı. Son eseri “Çulgur” ise, daha içsel, daha derin bir yolculuğun kapısını aralıyor.
Demir’in edebi üretimleri, Kocaeli’deki kültür hayatına da ayrı bir değer katıyor. Yazdığı kitaplarla, yaşadığı şehre ve insanına bir ayna tutmaya çalışıyor.
“Ben Emanetçiyim”
Yücel Alpay Demir’in tüm hikâyesi bir cümlede özetlenebilir: “Ben emanetçiyim.” Bu ifade, sadece odadaki eşyaları değil, taşıdığı sorumluluğu, dostlukları, toplumsal belleği ve en önemlisi Kocaeli’ye olan bağlılığını anlatıyor.
O oda, aslında bir şehir hafızası. Ve Yücel Alpay Demir, bu hafızanın gönüllü bekçisi.
İlerleyen günlerde bu özel odayı daha geniş kitlelerin görmesi için bir sergi planı da gündeme gelebilir. Zira bu kadar çok anlamı barındıran bir mekanın, sadece duvarlar arasında kalması yetersiz olur. Kocaeli’nin belleğini taşıyan bu oda, belki de ileride bir “Şehir Hatıraları Müzesi”ne dönüşebilir.