Sevdanın ligi olmaz!
Gönül bu!
Kimi başarıyı sever, kimi ünü, şöhreti.
Kimi havayı sever, kimi şovu.
Kimi parayı sever, kimi makamı.
Kimi paraya tapar, kimi renklere.
Futbol taraftarı olmak çocukluktan başlar. Herkesin illaki bir taraftar olma hikayesi vardır.
Kimi ana babasının tuttuğu takımı sever, kimi rakiplerini sever.
Bazıları renler için sevgisini yüreğine gömer.
Bazıları renklerle yüreğini besler.
Kimi aklı erdiğinde çevresindeki başarılarla, sevinçlerle takımını belirler.
Kimi başlangıçta ilgisizdir, yaşı büyüdükçe belirler.
Ben de ilkokul yıllarında şampiyon olan Trabzonspor taraftarlığı ile futbolla tanıştım.
Sonra nedendir hatırlamıyorum ama Bursaspor taraftarı oldum.
Yıl 1981, Değirmendere. Yaşım 12.
1999 depremi ile denizin içinde kalan Koruk Restaurant’ta bir organizasyon var.
Mahalleden arkadaşlarla camdan içeride olup bitenleri, oynayıp zıplayanları izliyoruz.
Bizimle birlikte bahçesinde kalabalık insanlar, bazıları da bizler gibi eğlenenleri izliyorlar.
Hadi biz çocuğuz, şort tişört tamam da, bizden büyük bazı insanlar, abiler de spor kıyafetleri ile, eşofmanlarla Koruk Restaurant bahçesinde, bizimle birlikte eğlenceye bakınıyorlar.
Şaşırdım, çocukluk aklı, kendimce de ayıpladım.
“Kocaman abilersiniz, neden siz eşofman ve şortlasınız?” diye sordum.
Sakallı bir abi:
- Biz sporcuyuz” dedi.
Ne sporcusu?
- Futbolcuyuz. Onun için böyle giyindik.
Hangi takım ki?
- Sen hangi takımı tutuyorsun?
Bursaspor.
- Sen nerelisin?
Değirmendere’liyim, Kocaeli’liyim.
- Neden kendi şehrinin takımını tutmuyorsun?
Hangi takımmış bizim şehrin takımı?
- Kocaelispor.
Pışşt, ne biçim takımmış, hiç duymadım adını.
Der demez, iki abi kulaklarımı hafifçe çektiler, senin yaşadığın şehrin takımı olan Kocaelispor’u tutmalısın. Bundan sonra başka takım tutmak yok. Anlaştık mı dediler.
Sonra kendilerini tanıdığım, beni Kocaelispor’lu yapan bu iki Kocaelisor’lu abimiz, Orhan Görsen ve Bülent Baturman’dı.
O gün, bugün, Kocaelispor’dan başka takım tutmam.
Bir dönem (1993-1999) Hodrimeydan taraftar gurubu ile tüm maçlarda tribünlerdeki yerimi aldım.
İş, güç derken Kocaeli’nden ayrılmak durumunda kalınca, fiili olarak maçlara gidemez olsam da, mümkün olduğunca televizyonda yayınlanan maçlarını da hiç kaçırmadım.
2000’li yılların başı, futbolun bana göre çirkinleşmeye başladığı, sportif müsabaka olmaktan çıkıp, endüstri haline geldiği yıllarda, -en yakın arkadaşlarım bilirler- maçların ilk 15 dakikasını izleyince kimin hangi kartı göreceğini tahmin etmeye, bir sonraki maça kimin cezalı bırakılacağını anlamaya, hatta skoru bile tahmin etmeye başladığımda, futboldan da soğudum.
Ama sevdam bitmedi.
Gün geldi kümeler düştük. Amatöre döndük.
Kocaelispor’u tarihe gömmek isteyenler oldu. Futbolcuları adeta çalındı, kaçırıldı.
Siyasi intikam aracı olarak kullanılmaya çalışıldı..!
Ama sevdam bitmedi.
Kocaelispor’u tarihe gömmek isteyenlerin, futbolcuları adeta çalanların, kaçıranların yandaşları, gün geldi Kocaelispor’u sahiplenmek zorunda kaldılar..!
Çünkü bir avuç samimi Kocaelispor’lu gönüldaş insanlar ve kendilerini Kocaeli’li hisseden cesur ve cüretkarlar sayesinde gömemediler, başaramadılar, kulübü kapattıramadılar…
Çünkü “sevdanın ligi olmaz” diyenler, amatörde de olsa on binlerle stadı doldurdular.
Ne zamanki İzmit Belediyesinde iktidar değişti, yeni belediye başkanı CHP’li Fatma Hürriyet Kaplan makamına oturdu, yürekten taraftar olan başkanın siyasi desteğini kesmek zorunda olanlar, gömmek istedikleri Kocaelispor’a sahip çıkmak zorunda kaldılar.
Netflix dizisi “Marseille”yı izlemeyenlere tavsiye ediyor, neden siyasetin bu kadar sporla, özellikle futbolla iç içe olduğunu anlamanız için de, muhakkak izlemenizi öneriyorum.
Yıllar önce Kocaeli TV ekranlarında hazırlayıp sunduğum “Öteki Siyaset” programımızın bir konusu “Spor ve Siyaset” ile ayrıntıları, konuklarım Mustafa Çulcu ve Yusuf Uzuner ile konuşmuştuk…
İşlerimden zaman ayırabilir, imkan ve fırsat bulabilirsem, farklı bir “Kocaelispor Belgeseli”ni bile hayata geçirmek isterim…
Sevdanın ligi olmaz. Bu sevda da burada bitmez…
Uzun yıllar sonra neredeyse ulaşacağımız Süper Lig’e, birileri(!) sayesinde ulaşamadık maalesef.
Beceriksizlik mi? Ya da özel bir beceri sonucu mu?
Futbolun gerçeği mi?
Yarım kalan işin tekrarlanması süreci mi, bilmiyoruz artık…!
Ölmez de sağ kalırsak, Sefa Sirmen başkanın dönemi gibi günleri yeniden göreceğimiz bir Kocaelispor hayali gerçeğe de dönüşür inşallah.
Ve o zaman gelirse, sadece futbol ile değil, başka branşlarla da ülke spor gündemine damgamızı vururuz diye ümit ediyorum.
Bugünlük bu kadar.
Ne sevgisiz, ne futbolsuz kalın.
Çünkü “sevdanın ligi olmaz”…