Muharebede Kazanıyoruz Ama Savaşı Kaybedebiliriz!

İbrahim İnanç Çakıroğlu'nun Köşe Yazısı

Abone Ol

Yazının başlığını okuyanlar için konu içeriği askeri sanılabilir.

Aksine konunun içeriği hepimizin gündemi olan hatta gündemden düşüremediğimiz ‘’Covid-19, Korona’’ salgını.

Yaşanılan sürece biraz askeri tabirle yaklaşmayı deneyeceğim.

Bunu yaparken değerli bir akademisyen olan ‘’A. Sefa Özkaya’nın, Hunlar’dan Günümüze Türk Askeri Kültürü’’ isimli ve editörlüğünü yaptığı, alanında uzman birçok önemli isminde makalelerinin bulunduğu eserden yararlanacağım.

Doğanın insanoğluna her zaman armağan vermediğini, zaman zaman da cezalandırdığını son günlerde hep birlikte görüyoruz. Öyle ki bu cezayı sadece bir belde, ilçe, il ya da ülkede değil tüm dünya da çekiyoruz. Son zamanlarda çevrenin, iklimin, sağlığın, eğlencenin, işin vs. hepsinin değerini daha iyi anlıyoruz.

Geçmişte boşa geçirilmiş her vaktin her şeyin değerini daha iyi hissediyoruz. Önümüzdeki günlerde bu salgının biteceğine ve eskisi gibi olacağımıza da tüm benliğimizle inanıyoruz.

Modern çağın en önemli özelliği olan kayıt tutma, not etme vs. gibi özellikler yaşanılan her türlü badirenin tekrar olması halinde neler yapılacağı yönünde bizleri daha bilinçli hale getirdi.

Daha öncesinde yaşanılan felaketler, savaşlar, salgınlar yeni güne uyandığımızda neler yapmamız gerektiği hakkında bilgilenmemizi sağlarken geleceğe nasıl yatırım yapmamız şeklinde de yönlendirici oldu. Mesela 1918’de yaşanılan ‘’İspanyol gribi’’ ya da daha da eskilerde yaşanmış birçok salgın dönemine kıyasla günümüz itibari ile küresel organizasyonlara sahibiz.

Dünya Sağlık Örgütü konunun sağlık ile ilgili kısmını oluşturuyor. Küresel manada yapılan mücadele de ortak hareket edilmesi bu gibi kurumlar sayesinde oluyor. Ne kadar başarılı olduğu tartışmaya açık olsa bile ortak düşmana karşı birlikte hareket etme olanağı sağlıyor. Şayet virüsle bir savaşta isek ki savaştayız, bahsettiğimiz konu bu mücadelenin ‘’Strateji’’ ayağını oluşturuyor.

Stratejinin müdahalede başarısız kaldığı yerde sahada başlayan mücadele artık ‘’Taktik ve Teknik’’ kavramlarının konusu oluyor. Virüsü kapmamak için ‘’Evlerde Kalmak, Sosyal İzalasyon, Elleri Yıkamak ’’ vs gibi önlemlerde ‘’Taktik’’ ayağını oluşturuyor. Aşı ve İlacın virüse karşı etkili olması ise ‘’Teknik’’ konudur.

Stratejinin yetmediği virüsle mücadele de Taktiksel olarak mantıklı planlar olsa dahi insanların bir kısmının hala daha sokağa çıkmak durumunda olması bu ayağı da bertaraf ediyor. Teknik kısım ise henüz belirsiz. Uzmanların görüşü bulunması, üretilmesi vs çok kısa sürede yapılabilecek işler olmaması yönünde.

Peki bu işin ‘’Muharebe ve Savaş’’ kısmı neyi ifade ediyor. Örnekle açıklamadan önce kitaptaki tanımı aktarmak istiyorum. ‘’ …her bir çarpışma , bir diğeriyle aynı sonucu elde etmek için yapılıyorsa bunların her birinin adı savaş değil muhaberedir. Savaşlar ise hem içinde geçen bütün muharebelerinin, hem onların hazırlık süreçlerinin, hem iktisadi, hem sosyolojik altyapısının toplamıdır. Mesela bir muharebe kazanılırken, içinde aynı muharebenin olduğu bir savaş kaybedilmekle sonuçlanabilir.’’ 1

Şimdi bunu anlayabileceğimiz şekilde açıklayalım. Karşımızda doğanın bize saldırttığı askerleri var. Bulaştıklarını öldürmeyi amaçlayan bir virüs. Biz insanoğlu da bu virüse dur demek için hatta kendi hayatını kurtarmak için birlikte mücadele eden diğer grubuz.

Bu askeri yapının başı Dünya Sağlık Örgütü diyelim. Her bir ülke de kendi mıntıkasını korumaya çalışan askeri birlikler. Bu birliklerin en önemli askeri Doktorlar, Bilim Adamları, Sağlıkçı Personeller, Kamu kurumları ve kamu görevi yapanlar.

Her bir ülke kendi sahasında virüsle mücadele ediyor. Kimi cephesinde başarılı iken kimisi zor durumda. Türkiye özelinde cephede şimdilik işler iyi gidiyor. Umarım böyle de devam edecektir. Cephe de zor durumda olan diğer ülkeler de zamanla durumu toparlayacak ve eninde sonunda bu savaş bitecek.

Ekonomik yönden ülkeler darbe alacaklar belki ve sosyal manada korku bir süre daha devam edecektir. Bunu yazmamda ki amaç bir korku terörü oluşturmak değil. Aksine analiz yapmak. Evet bir süre buhran olabilir, sıkıntılı bir süreç devam edebilir. Ancak ‘’ Gecenin en karanlık olan anı sabah’a en yakın olan andır ’’ bilinci ile bu imtihanın sonunun bolluk olacağına inanmaktayım. Kurallara uyduğumuz sürece bu virüsü kapmamış olacağız.

Kamu kurum ve kuruluşları ve sağlıkçı personellerimizin işini kolaylaştıracağız. Bu savaş sadece sahada mücadele edenlerle kazanılamaz. Evde kalarak cepheye su taşımış gibi olacağız emin olun.

Yazıma Kocaeli Ticaret Odası Başkanı Nemci Bulut’un ‘’ Ölen Ekonomiyi canlandırabiliriz ama ölen insanları canlandıramayız. ÖNCE İNSAN’’ sözleri ile son vermek istiyor hepinize sağlıklı günler diliyorum…

1 A. Sefa ÖZKAYA , Hunlardan Günümüzde Türk Askeri Kültürü, İstanbul 2019, sf. 101