Yüce Rabbimiz bizlere dünya ve ahiret mutluluğunu kazandıracak olan iyi, güzel ve doğru davranış şekillerini Kur’an-ı Kerim’de açıklamış, aynı zamanda bu davranış modellerini “Âlemlere rahmet olarak gönderdiği” (Enbiya 21/107) Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)’in şahsında görebileceğimizi bildirmiştir. Yüce Allah şöyle buyurur:
“Andolsun, Allah’ın Resulünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.” (Ahzâb, 33/21) Peygamber Efendimiz (s.a.s.) de: “Ben ancak yüksek ahlakı tamamlamak için gönderildim” (Muvatta, Hüsnül Hulük, 8) buyurmuştur.
Hz. Peygamber (s.a.s.)’in Ahlakı Kur’an’dı
Hz. Aişe validemize, Peygamberimizin ahlakı sorulduğunda, o: “O’nun ahlâkı Kur’an’dı” demiştir. (Müslim, Müsafirun, 129) Âdeta canlı bir Kur’an olan Rasulullah’ın güzel ahlakını tam manasıyla anlayabilmek için her şeyden önce Kur’an’ı çok iyi bilmemiz gerekiyor. Yani Kur’an’ı tanımadan Allah Resulünü tanımamız mümkün değildir.
Cenab-ı Hakk’ın, Kur’an-ı Kerim’de “Azim bir ahlak olarak” (Kalem, 4) nitelendirdiği Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)’in ahlakını hiç bir beşerin kâmil manada ifade etmeye gücü yetmez. Daha iyi tanınmasına ve örnek alınmasına bir nebze katkıda bulunabilmek için O’nun yüce kişiliğinden ve güzel ahlakından bazı örnekler verelim.
1-Davetçiliği ve Aydınlatıcı Özelliği
Hz. Muhammed (s.a.s.) Allah’ın elçisi olduğundan Allah’tan aldığı vahiyleri-mesajları- insanlara eksiksiz iletmiştir. Bunun için ondan, Kur’an’da davetçi olarak söz edilmektedir: “Ey Peygamber! Biz seni bir şahit, bir müjdeleyici, bir uyarıcı; Allah’ın izniyle kendi yoluna çağıran bir davetçi ve aydınlatıcı bir kandil olarak gönderdik.” (Ahzab, 33/45-46) Hz. Peygamber’in davetinin başarıya ulaşmasında bizzat kendisinin, davet ettiği dine samimiyetle bağlanması ve bu dinin prensiplerini kendi hayatında uygulamış olması gelmektedir.
2-Doğruluğu
Hz. Peygamber (s.a.s.), doğruluğun hakim olduğu bir toplum oluşturmak istiyordu. Önce kendisi bir “doğruluk abidesi” olmuş, bu konudaki sözleriyle de ümmetini doğruluğa çağırmıştır: “Doğru olunuz, doğruluğa yöneltiniz” (İbn Hanbel, IV, 231) Kendisine “Ya Rasülallah! İslam hakkında bana öyle bir söz söyle ki, onu senden sonra hiç kimseye sormayayım” diyen bir kişiye “Allah’a inandım de, sonra da dosdoğru ol” (Müslim, I, 65) demiştir. İkiyüzlülük, yalancılık, aldatma gibi kötü huylardan insanları daima sakındırmış; doğruluğun iyiliğe, iyiliğin cennete götüreceğini; yalanın kötülüğe, kötülüğün ise cehenneme sürükleyeceğini veciz bir şekilde açıklamıştır. (Buhari, Edep, 69)
3- Güvenilir Oluşu
Güzel ahlakın en önemli özelliklerinden olan güvenilirlik, bütün peygamberlerin ortak niteliklerindendir. Hz. Peygamber (s.a.s.) gençliğinden itibaren güvenilir olarak tanınmıştır. O, Mekke’de “el-emin” diye anılıyordu. Bu yüzden Mekkeliler kıymetli eşyalarını O’na teslim ederlerdi. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) bu emanetlere sahip çıkar ve sahiplerine sağlam bir şekilde iade ederdi. Öyle ki, Mekke’den Medine’ye hicret ederken Hz. Ali’den kendisini öldürmeyi planlayan müşriklere ait olan emanetleri sahiplerine teslim etmesini istemiştir.
İslam Dini’nin başarıya ulaşmasında Hz. Peygamber (s.a.s.)’in güvenilir oluşunun payı büyüktür. Şayet davranışlarıyla güven vermeyen birisi olsaydı insanlar onun etrafında toplanmazdı. Mü’minlerin de güvenilir olmalarını tavsiye eden Hz. Peygamber (s.a.s.), mü’minin güvenilir kimse olduğunu şu sözleriyle haber vermiştir: “Mü’min, insanların kendisine güvendiği kimsedir. Müslüman, dilinden ve elinden Müslümanların salim olduğu kişidir.” (İbn Hanbel, III, 54)
4-Nezaketi
Hz. Peygamber (s.a.s.) son derece nazik ve kibardı. Bu niteliğini hayatı boyunca aile fertlerine, diğer Müslümanlara, kendisini ziyarete gelen heyetlere, davette bulunduğu şahıslara ve mektup gönderdiği kimselere, hatta Müslüman olmayanlara karşı davranışlarında bile görmek mümkündür.
5-Hayata İyimser Bakışı
Hz. Peygamber (s.a.s.) hayata iyimser bakar ve etrafındakilere öyle tavsiye ederdi. Yüzünden tebessüm eksik olmazdı. En sıkıntılı anında bile üzüntüsünü belli etmez, yanındakilerin içini karartacak tavır sergilemezdi. Halbuki O, müşriklerin eziyetlerine maruz kalmış, hayatı boyunca türlü türlü sıkıntılarla karşılaşmıştır. Defalarca evlat acısı yaşamış, Hz. Fatıma hariç bütün çocuklarını sağlığında iken kaybetmiştir. Allah Rasûlü (s.a.s.) bütün bu üzüntü ve sıkıntı verici olaylar karşısında metanetini daima muhafaza etmiş, hiçbir zaman ümitsizliğe kapılmamıştır.
6-Alçak Gönüllülüğü
Hz. Peygamber (s.a.s.) bir hadisinde “Ben ne bir kralım, ne de zorbayım; bilakis Kureyş’ten kurutulmuş et yiyen bir kadının oğluyum” (İbn Mace, II, 1101) demiştir. Bu sözüyle halktan biri olduğunu vurgulamıştır. Kendisi kelime-i şehadette de ifadesini bulduğu şekliyle “Allah’ın kulu ve elçisidir.” Bu özellik, O’nun bütün hayatına yansımıştır. Sözgelimi bir topluluğa girdiğinde boş bulduğu yere oturduğunu görüyoruz. Gerçekten hayatını bir “devletli” gibi değil sıradan bir “Allah’ın kulu” olarak yaşamıştır. Debdebesiz, sade bir hayat tarzını seçen Hz. Peygamber’in hayatında peygamberliğini kişisel bir menfaat için kullanıldığı da görülmüş değildir.
7-Aşırılıklar Karşısındaki Tutumu
Hz. Peygamber (s.a.s.), aşırılıklardan hoşlanmaz, bu tür davranışlardan uzak durur, hiçbir zaman ifrata kaçan duygu ve düşüncelerin etkisi altında kalmaz, sahabeleri de bu konuda ikaz ederdi. İslam’a söz getirebilecek, insanları usandıracak, İslam’dan nefret ettirecek davranışları, İslam’ın temel prensiplerini zedeleyici hareketleri hiç hoş karşılamazdı. Sahabeden birisinin cemaate namaz kıldırırken uzun sureler okuyarak namazı iyice uzattığı haber verildiğinde Hz. Peygamber (s.a.s.) bu duruma kızar ve şöyle buyurur: “İnsanlar! İçinizde halkı nefret ettirenler var. Herhangi biriniz imamlığa geçip de halka namaz kıldırırsa namazı uygun bir şekilde kısa kessin. Zira onlar arasında hasta, yaşlı ve işi-gücü olanlar vardır.” (İbn Hişam, II, 541)
8-Adaletli Olması
Peygamberimizin en belirgin özelliklerinden biri de insanlar arasında adaletle karar vermesi, adil davranmasıdır. Kur'an-ı Kerim’de yer alan adaletli olmakla ilgili uyarılar (Nisa Suresi, 135), doğrudan O’nun sözlerine ve uygulamalarına yansımıştır. Peygamberimiz hak hususunda titiz davranır, istemeden birine zarar verdiğinde, kendisine kısas yapılmasını isteyerek helalleşirdi. Hz. Peygamber (s.a.s.) adaletin zıddı olan zulmü her vesile ile kötülemiştir. “Müslüman, müslümanın kardeşidir; ona zulmetmez…” (Buhârî, Mezâlim 3, İkrâh, 7) buyurarak her türlü haksızlık ve zulümden insanları sakındırmıştır.
9-Cömert Oluşu
Hz. Peygamber (s.a.s.)’in yüce ahlakının özelliklerinden biri de, onun son derece cömert bir insan olmasıdır. Kendisinden bir şey istediğinde asla “hayır” demez ve hiç kimseyi geri çevirmezdi. Eline ne geçerse ihtiyacı olanlara dağıtır, onların zengin ve fakir olduklarına bakmaksızın isteyene verirdi. Öyle ki O, kendisini çok yakından tanıyan sahabeler tarafından “İnsanların en cömerdi” olarak tanıtılmıştır. (Müslim, II, 1802) Bir hadis-i şeriflerinde; “Uhud dağı kadar altını olsa, hepsini dağıtacağını” (Buhari, Zekât 4) ifade buyurmuştur.
10-Müsamahakâr Olması
Hoşgörü Hz. Peygamber (s.a.s.)’in faaliyetlerinde önemli bir ilkedir. Bu ilkenin temelini de “Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız. Müjdeleyiniz, korkutmayınız” (Buhari, İlim, 11) sözleriyle atmıştır. Hz. Peygamber'in, eşlerine, çocuklarına, hizmetinde bulunanlara ve yakın çevresine olduğu kadar kendisine kötülük yapanlar dahil bütün toplum kesimlerine gösterdiği hoşgörüsü takdire şayandır. Hz. Peygamber, hoşgörüyü karşılıklı uyulması gereken bir davranış biçimi olarak görmüş, bunun için de “Müsamahalı (hoşgörülü) davran ki, sana da hoşgörülü ile davranılsın” (İbn Hanbel, I, 248) buyurmuştur.
Hz. Peygamber (s.a.s.)’in üstün kişiliği kendi döneminde olduğu gibi, kendisinden sonraki dönemlerde de Müslüman toplumların yaşayışı için örnek olmuştur. Hz. Peygamber (s.a.s.), Allah’tan aldığı mesaj (Kur’an)la insanlığı cahiliye karanlığından, İslam’ın aydınlığına çıkarmış ve tüm zamanlara örnek bir toplum oluşturmuştur. Bugün bizler de huzurlu bir toplumun inşası için hayatımızın her alanında Allah Rasûlü’nü örnek almalı ve O’nun evrensel çağrısına icabet etmeliyiz.
Mehmet Sönmezoğlu
Kocaeli Müftüsü