Bazen kaygılandığımızda stresli olduğumuzu veya stresli olduğumuzda kaygılandığımızı söyleyebiliyoruz. Bu kelimeleri birbiri yerine kullanmak ne kadar doğru, bu ikisinin benzerlikleri farklılıkları nelerdir gelin bir bakalım.
Her ne kadar stres ve anksiyete aynı şey gibi görünse de ikisi arasında ince bir çizgi vardır. İkisi de duygusal bir tepkidir ancak stres dış bir tetikleyici olaydan dolayı oluşur. Strese neden olan tetikleyici olay kısa süreli olabilir (son teslim tarihi olan bir iş veya sevdiğiniz bir kişiyle etmiş olduğunuz kavga vb.) veya uzun süreli (kronik bir rahatsızlık, ayrımcılık vb.) olabilir. Hayatın getirmiş olduğu sorumluluklarımızı yerine getirmemiz gerektiği zaman stresli hissederiz.
Anksiyete, stresin tersine şu an yaşamakta olmadığımız bir deneyim hakkındaki hislerimizdir. Başka bir deyişle stres şu anda yaşarken, anksiyete gelecekte yaşar. Stres tetikleyici olay kaybolduğunda geçerken, anksiyete bir stres etkeni olmadığında bile geçmeyen ısrarcı, aşırı endişelerdir. Gelecekte ne olabileceğiyle, nasıl hissedeceğimizle ilgili düşünceleri içerir.
Anksiyete ve stres aynı fiziksel ve mental belirtileri gösterebilir: Uykusuzluk, konsantrasyon zorluğu, halsizlik, kas gerginliği ve asabiyet vb.
Hafif düzeyde kaygı veya stres aynı başa çıkma yöntemlerine cevap verebilir: Fiziksel aktivite, dengeli beslenme, düzenli uyku iyi bir başlangıç noktasıdır. Mindfulness uygulamak, kas gevşeme egzersizleri (örneğin Progresif Kas Gevşemesi (Progressive Muscle Relaxation)) gibi etkili başa çıkma yöntemleri de vardır.
Eğer yaşamış olduğunuz kaygı veya stres bu uygulamalara cevap vermiyorsa ve kaygı veya stres seviyeniz günlük işleyişinizi bozuyor ise profesyonel bir yardım almanız gerekebilir. Bilişsel ve Davranışçı Terapi en yaygın kullanılan terapötik yaklaşımlardan biridir. Kaygı ile ilgili uyumsuz düşünce kalıplarını değiştirmeye odaklanır ve tetikleyicinin etrafındaki korku döngüsünü kırmak için anksiyete tetikleyicileriyle güvenli ve kontrollü bir şekilde yüzleşmeyi içerir.