Umurumda değil!

Çetin Gürol'un Köşe Yazısı

Abone Ol

Dolar 7,30 olmuş, 8 olmuş.

Umurumda değil.

Altın’ın onsu 1935 dolar olmuş.

Umurumda değil.

Enflasyon % 14 mü, % 30 mu olmuş.

Umurumda değil.

Sanayi üretim endeksi % 10.2 olmuş.

Umurumda değil.

Asgari ücret 2.825 lira 90 kuruş olmuş.

Umurumda değil.

Yumurta kolisi 16 TL’den, 29 TL’ye çıkmış.

Umurumda değil.

2013 yılında açtığım tazminat davası hala sonuçlanmamış.

Umurumda değil.

Özel Kalemlerde gösterilip memur yapılanlar.

Umurumda değil.

Üniversiteye yüksek lisans için dostlarını torpille alanlar.

Umurumda değil.

Cezaevinden mektup gönderip, şimdi o günlerini unutan il başkanları.

Umurumda değil.

Cem Yılmaz ile Serenay ayrılmış.

Umurumda değil.

Bir başhekim 112 ile Kocaeli’den, Ankara’ya gitmiş.

Umurumda değil.

Oğlunun, tez danışmanının eşini kendine yardımcı yapmış.

Umurumda değil.

Muhtarlara yılbaşı hediyesi olarak bitki çayı filtresi verilmiş.

Umurumda değil.

Tarih Koridorunda tüm uyarılara rağmen, “hemen açacağız” diye sokağı yalap şalap parke yapan Nevzat Doğan’ın o zamanki hatasını şimdi yine sokak sakinleri çekiyor.

Umurumda değil.

Gerçekten bu yazıdaki umurumda olmayan şeyleri öyle uzatırım ki, inanın sayfalar almaz.

Esasında yazdığım tüm hususların hepsi umurumda.

Biliyorsunuz ki Pazar pazarı pandemiden dolayı Pazar günleri değil, Pazartesi günleri kuruluyor.

Önceki akşam pazarın kurulduğu caddeden evime çıkarken, pazarın girişinde her zaman bir balıkçı tezgahının kurulduğu alana gözüm takıldı.

Bir teyzemizin elinde poşet, kapanmış olan pazarda geriye kalan yani atılmış balıkları torbasına koyarken gördüm.

İnanın beynimden vurulmuşa döndüm.

Öyle zengin bir ailenin çocuğu filanda değilim.

Yoksulluğun ne olduğunu çok iyi bilirim.

Ancak babamız bizi dün akşam gördüğüm duruma hiç düşürmedi.

Sevgili Mahmut Civelek’in başkanlığı döneminde Ayışığı Derneği’nin yardım ettiği aileleri birlikte ziyaret etmişliğimde vardır.

İnanın dün akşam gördüğüm tablo bugüne kadar hiç beni bu kadar üzmedi.

Teknolojinin zirve yaptığı, neredeyse telefonda konuşurken yaptığımız yemeklerin kokusunu bile algılayacak bir ileri teknolojiye giderken bu görüntüler çok ama çok üzücü.

Bundan dolayı hiç kimseyi suçlamıyorum.

Ben üzerime düşeni alıp bu ablamızdan özür diliyorum.

Eve çıkarken inanın delirmiş bir vaziyetteydim.

Eğer o sinirle yazı yazsam nasıl bir yazı ortaya çıkardı onu da bilmiyorum.

Onun içinde eve gider gitmez karanlıkta oturarak düşündüm. “Komşusu aç iken, kendisi tok yatan bizden değildir” anlayışından bu hale nasıl geldik?

Biz toplum olarak nasıl birbirimizden ayrıştık.

Mevki ve makam için nasıl doğrayıcı hale geldik.

Savaşlarda insanlar öldürülüyordu, ama insanlık ölmüyordu. Kurtuluş Savaşında yaralı düşmanına yardım eden bir neslin torunları bu hale nasıl geldi?

İşin özü herkes bu fotoğrafa bakarak üzerine neyi almak istiyorsa alsın.

Almayana da zaten diyecek bir şey yok.

Yukarıda umurumda değil diye yazdığım her şey de ironiydi ve aslında hepsi çok umurumda.

Yakında onlarla ilgili yazılarımı da sizlerle buluşturacağım.