Memleket uzun yıllardır çalkalanıyor… Hem siyasette, hem ekonomide, hem de değerlerimizde. Bu işin faturası da yine dönüp dolaşıp gariban vatandaşın sırtına yükleniyor.
Sokakta gezen insanın yüzüne bak, moral yok, huzur yok, umut desen çoktan tükenmiş. Normalde 23 yıldır iktidarda olan bir partinin artık işleri rayına oturtmuş olması gerekirdi. Ama hâlâ her gün yeni bir siyasi kriz, yeni bir gerginlik… Sanki memlekette muhalefet değil de iktidar sürekli kavga ediyor.
Siyasetteki bu kavga da sadece Ankara’da kalmıyor, evlerin içine kadar giriyor. İnsanlar stresli, kaygılı, öfkeli. Psikologların dediği gibi, belirsizlik arttıkça depresyon, umutsuzluk da artıyor. Bugün çoğu vatandaş “yarın ne olacak?” diye düşünüp uyuyamıyor.
Değerler mi kayboldu, yoksa biz mi görmezden geliyoruz?
Bir de işin değerler tarafı var. Eskiden mahallenin büyüğü konuşunca susulur, komşu dara düşünce herkes elinden geleni yapardı. Şimdi millet daha çok kendi cebini düşünüyor. Aslında değerler kaybolmadı, vicdan hâlâ içimizde. Ama insanlar, “madem herkes çıkar peşinde, ben de öyle olayım” demeye başladı. İşte en büyük tehlike de burada…
Geçen gün haber oldu, bir otobüs şoförü önüne çıkan kaplumbağayı kenara koymuş, herkes alkışladı. Arkadaş, biz zaten vicdanlı bir toplumuz. Onun yapması gereken o zaten! Ama işte öyle bir noktaya geldik ki en basit iyilik bile gözümüzde kocaman büyüyor.
Ekonomi vatandaşı eziyor
Gelelim ekonomiye… Zaten vatandaşın en çok hissettiği yük burada. Çarşıya, pazara çıkan herkes aynı şeyi söylüyor: “Paramız pul oldu.”
Geçenlerde şehir hastanesine bir yakınımı ziyarete gittim. Ziyaret ani gelişti, kantinden bir şeyler alalım dedik. Ama fiyatlar uçmuş! Mahalle bakkalında 25 lira olan çikolata orada 50 lira, markette 30 liraya satılan su orada 60 lira. Denetim falan deniyor ama önce şu kantinlere bir uğramak lazım!
- İşsizlik aldı başını gidiyor.
- Gençler iş bulamıyor, bulsa da maaş yetmiyor.
- Emekliler ömür boyu çalışıyor ama aldığı maaşla marketin kapısından içeri giremiyor.
Hani bazıları çıkıp diyor ya: “Kafeler dolu, arabalar dolu, ekonomi kötü olsa bunlar olmaz.” Arkadaşım, bu ülke 85 milyon! Senin o kafede gördüğün kesim en fazla %10. Çalışan işçi nerede, vardiya bekleyen emekçi nerede, memur nerede? Laf olsun torba dolsun hesabı, veri yok, bilgi yok…
Asıl mesele güven ve adalet
Halk arasında çok doğru bir söz dolaşır:
“Siyasi kriz çözülmeden ekonomik kriz çözülmez.”
Hakikaten öyle… Siyaset kavgalı olunca yatırımcı gelmez, para değer kazanmaz, halk da refah görmez.
Bu ülkenin üç meseleye ihtiyacı var:
- Siyasette güvenin yeniden tesis edilmesi.
- Ahlaki değerlerin çıkar için değil, vicdan için yaşatılması.
- Ekonomide adaletin sağlanması, emekçinin hakkının verilmesi.
Bunlar olmadığı sürece kriz yükü yine halkın sırtında kalacak. Ama umudu da kaybetmemek lazım. Çünkü bu millet, en zor günlerinde bile küllerinden yeniden doğmasını bilmiştir.