Bu değişimin baş aktörü sayın Kemal Kılıçdaroğlu ismi üzerinden, “Millet İttifakı” bileşenlerinin şimdiye kadar sergiledikleri birliktelikler, topluma sundukları çalışmalar, hazırlıklar, vizyon ve hedefleri, bazılarını korkutuyor doğal olarak…
Siyasetin içinde ve dışında olduğunu söyleyen, yazar, çizer, akademisyen, yandaş, muhalif birçok insanın bir türlü gizleyemedikleri bir korku “Kemal Kılıçdaroğlu”.
Adeta bizim toplumumuzun Obama’sı.
Obama’nın renginden, etnik kimliğinden, inancından dolayı ABD Başkanı nasıl oldu hala anlamayanlar, şimdide Kılıçdaroğlu’na güya destekçi, güya yanında, güya solcu, güya sosyal demokrat, güya demokrat, güya demokrasi sevdalısı…
İçten içe korkuyorlar!
Alışılmış bir düzen siyasetinde, alışılmış ve alıştırılmış inanç döngüsünde, demokratlıktan gem vurup, kamu yönetimi başta olmak üzere, ekonomi, yargı, sosyal ve kültürel yaşam gibi siyasetin konusunu, gücünü ve etkisini yürüten alanlardaki “alıştırılmış düzenlerin değişimi korkusu” ile yaşıyorlar…
Yorum yapıyorlar!
Seçilmez, seçilemez diyorlar!
Toplum dinamikleri diyorlar!
Toplumun değerleri diyorlar!
‘Bu CHP iflah olmaz, dün neyse bugün de aynı’ noktasına bir virgül koyup, hala topluma anlatmak, toplumu değişim ihtiyacı yönünde ikna etmek istemiyorlar…
Çünkü asıl sorunları ne Kılıçdaroğlu, ne de CHP..!
Asıl sorunları ve korkuları bu ülkeyi 76 yıldır (1946 yılından beri) idare eden; bazen “sağ”, bazen” merkez”, bazen “milliyetçi”, bazen de adına “muhafazakâr” dedikleri siyasi yönlü inançlarından uzaklaşmak durumunda kalacak olmaları!
Değişimler her zaman zordur, sancılıdır...
Bilinmezi bilmek, öğrenmek, yaşamak istemez insanoğlu!
Deneyimlemek için cesaret gerekir, cüret etmek gerekir, özgüven gerekir…
Köklü değişimlere göğüs germeyi mümkün kılan duygunun aşırı özgüven olduğunu düşünen Hoffer, ihtiraslarla özgüven arasındaki nüansa dikkat çekmektedir.
“Tamamen yeni olan şeylere hiçbir zaman hazır ve nazır bulunamayız evet, bu basit gerçeğin tuhaf sonuçları vardır.
Bu gerçek şu manaya gelir: Köklü değişimlerden geçen halk, uyumsuz bir halktır. Uyumsuz kişilerin etrafı ihtiraslarla çevrilidir.
Özgüven eksikliği ile ihtiraslı ruh hallerinin birbiriyle yakından ilişkisi vardır.
Ayrıca ihtiraslar yoğun olduğunda özgüven yerine geçebiliyorlar...
Doğuyu sarsıp uyuşukluğundan çıkarmaya, kemikleşmiş gelenekselliğinden kurtarmaya ve Doğululara kendini geliştirme arzusu aşılamaya çalıştılar.
Sonuçta kurtuluş yerine yalnızlık ve acziyet gelmiştir.
Henüz ham bireyler, toplumsal yaşamın sıcak ve güvenli kollarından koparılmış, soğuk bir dünyada öksüz ve başıboş bırakılmıştır.
Kendini gerçekleştiremeyen/bulamayan bireyler kurumsal yapılara sığınır.
Özgüven ile özsaygı elde etmek imkânsız görünüyorsa, yeni ortaya çıkan birer patlayıcı kütleye dönüşür.
Kendini güvende ve değerli hissedebilmek için kesin doğru olan bir şeyler aramaya, kendini bir liderle yahut ulus, cemaat, parti, kitle hareketleri gibi toplu gösterilerle özdeşleştirmeye başlar. (Hoffer, 2017: 14).
Onun için de, içinden geçtiğimiz bu değişim, dönüşüm süreci, kaygılarla, korkularla, korkutmalarla, tehditlerle, ümitsizliklerle sürdürülmeye çalışılıyor…
Gelişmeyen toplumun belli kesimi bir şekilde “kurumsal yapılara” sığınmayı, sonsuz biat ve itaat etmeyi tercih ediyor.
Yine toplumun belirli bir kesimi ise, olanın bitenin farkındaymış gibi görünse de hala kararsız(!), hala belirsiz…
Millet İttifakı ile CHP, devleti yönetmeye aday çalışmaları, projeleri, çözüm önerileri, vizyoner bakış açıları ve hazırlıklarıyla, “resmî ve özel kuruluşlarda idari, ekonomik, politik otoritenin ortak kullanımı” anlamı taşıyan “yönetişim” olgusunu topluma alıştırabilme, gösterebilme, yaşatabilme potansiyelini görenler de, alışılmış düzenden nemalanan kesimler de doğal olarak korkuyorlar…
“Ortak yönetim” iddiası ve söylemi ile, içindeki birbirinden farklı idelolji, taban ve görüşleriyle etkileşim ve iletişim kavramlarını barındıran Millet İttifakı, yönetişim ile gücüne güç katacak çok aktörlü ve etkileşimli ilişkileri barındıran, birlikte yönetme, birlikte düzenleme ve kamu-özel sektör ortaklığı felsefesine dayalı alışılmamış bir yönetim sürecine doğru ilerliyor…
Köklü değişimlerden geçen halk, bakalım bu değişimin neresinde olacak?
Bu değişim ve dönüşümün farkında mı? Ne kadarının farkında?
*
Bence “üst akıl..!” bir seçim yaptı!
13. Cumhurbaşkanı kim olmalı! Kılıçdaroğlu’mu? İmamoğlu’mu?
Ve kararları ve tercihlerini Karadenizli İmamoğlu’ndan yana kullanarak, Kılıçdaroğlu’nun 13.Cumhurbaşkanı olmasına engel olabilme ümidiyle, İmamoğlu’nu mağdur olarak seçim sürecine, siyaset sahnesine davet ettiler…
* Eric HOFFER, Değişim Sancısı, Dergah Yayınları, İstanbul 2017