Çetin ÇILDIR'ın Köşe Yazısı
İnsanların siyasete girerken genelde saf ve temiz duygularla girdiğine inanırım. Belli bir fikre, ideolojiye inanan insanların, bu fikrin iktidara gelmesiyle ülkenin yükseleceğine olan inançları, siyasete girme kararlarında etkili olur.
Halka ve dolayısıyla ülkesine hizmet etmek gibi ulvi amaçlar, zamanla şahsi ikbal ve iktidar duygularına yenik düşmeye başlar. Çevresinde biriken ve bu duyguları sürekli körükleyen, kendi ikbalini o siyasetçinin iktidarına bağlayan insan grubu hızla bu temiz duyguları kirletmeye başlar. Bu insanlar ve kirlenen samimiyet ise iktidarı kaybetmemek adına her şeyi göze alan, garip bir insan tipini ortaya çıkarır. Siyasetteki son idealist nesli 1970-80 arasındaki çatışma ortamı ve sonrasındaki ihtilal mahkemeleri ile işkence odalarında kaybettik.
Sağdan ve soldan bu ülkeye hizmet edebilecek binlerce gencimiz bu dönemde hayatını kaybetti. Yeni neslin siyasi figürlerinde ise bir düşüncenin iktidarından çok bireysel iktidar amaçları ön planda. Bu durum ise önce siyasetçinin, sonrasında da siyaset kurumunun kirlenmesine neden oluyor. Bugün ön planda olan birçok siyasetçiyi dikkate incelerseniz ortaya şöyle bir fotoğraf çıkar. Kamuda veya özel sektörde çalışmaları halinde ömürleri boyunca gelemeyecekleri makamlara siyaset sayesinde hızla ulaşmışlardır. Bu durumu demokrasinin bir gereği olarak görme eğilimindeyim. Ancak son zamanlarda uzun süredir işgal ettikleri makamlardan ayrılma sahneleri bu yazının ana konusu. Son dönemlerde futbolcuların oyundan çıkarken verdiği tepkiler ile aday yapılmayan siyasetçilerin reaksiyonları dikkatimi çekiyor. Bir futbolcu oyunda 60-70 dakika kalıyor ve oyuna etkisi sıfıra yakın. Teknik direktörün sabrı tükeniyor ve yerine oyuncu alıyor. Çıkan oyuncunun tepkilerine bakıyorsunuz. Ne hocanın kararına, ne de yerine girecek oyuncuya saygı. Sanki oyunda kaldığı sürede yapmadığı her şeyi kalan sürede yapacak gibi anlamsız tepkiler. Siyasetçiler de hemen hemen aynı durumda. İnandığınızı varsaydığımız ideoloji veya davanız, bu fikre inanan sayısız insan, çoğu sıradan olmanın az ötesinde olan sizi, birçok insanın hayal edemeyeceği makamlara getirdiler. Bakıyorum 10 yıl 15 yıl hatta 25 yıl bu makamlarda kalanınız var. Siyasetin teknik direktörü olan genel başkanlar artık yeter, bir değişiklik yapalım dediklerinde verdiğiniz tepkiler 20'li yaşlardaki futbolcular gibi. Teknik direktöre saygınız kalmamış onu anlıyoruz da bari taraftara saygınız olsun. Siyasette yenilenme her dönemde yaşanmıştır. Geçmiş dönemlerde de aday olamayan siyasetçi tepkilerine aşinayız. Ancak geçmişte kısa sürede bu tepkiler yerini ideoloji veya dava bilincine bırakır, kırgınlıklar unutulur ve sahaya çıkılırdı. Son dönemde CHP’den aday olamayanlar ertesi gün DSP'den, MHP'den aday yapılmayanlar İYİ Parti'den, Ak Parti'den aday olmayanlar ya bağımsız ya da parti içi muhalefet lideri. Seçimi AK Parti kazansın diye çaba gösteren CHP'liler ve CHP kazansın da kıymetimiz anlaşılsın havasındaki Ak Partililer sahnelerde. Son dönemlerde siyasi partilerin yeni işi kendi kadrolarını ikna etmek. Karşıdan oy alma hesaplarının yerini, kendi seçmenini ikna çabaları alıyor. Bu durum 31 Mart seçimlerini tahmini çok zor bir seçim yapıyor.
31 Mart seçimleri ile siyasete adım atacak yeni siyasetçilerin, kendilerinden öncekilerden alacağı önemli dersler vardır. İlk ders siyasetin ömür boyu yapılacak bir meslek olmadığı gerçeğidir. Belirli bir süre hizmet eder veya edemez gidersiniz. Bu sürede ya nesiller boyu hatırlanacak bir iz bırakır ya da iktidardan düştüğünüz gün gönüllerden de düşersiniz. Mevcut siyasetçileri iktidardan düştüklerinde bir süre izleyin. Dün iktidar iken etraflarında olan kaç kişinin, iktidar sonrası yanında kaldığı sizin için en önemli ders olacaktır. Bu kişilerin kısa süre sonra sizin de etrafımıza dolacağını göreceksiniz. Siyasetteki ilk sınavınız da işte burada başlayacaktır.
SON SÖZ
Bu ülke, son derece sınırlı olan kaynaklarının önemli bir bölümünü yerel yönetimlere aktarmaktadır. Bu kaynakların ne kadar verimli kullanıldığı herkesin malumudur. Yeni dönemde iş başına gelecek kadroların bu düşünce ile seçilmiş olduklarına inanmak istiyoruz. Osmanlı döneminde belediyenin karşılığı şehremini veya şehremaneti. Kelime anlamı şehrin emini yani güvenilir kimsesi demektir. Biz sizlere güvenmek istiyoruz da siz kendinizden