Ahmet AKÇAALAN'ın Köşe Yazısı

İnceden sormaya yeltenenler,

Kafasında kırk tilki olup sessizce izleyenler,

Bir de gönülden seninle gurur duyuyoruz diyen meslektaşlarım, büyüklerim, kardeşlerim.

Bugün bir telefon aldım.

Aynı kurumda hiç çalışmadığım, şimdi sektöre ara veren basın camiasından genç bir kardeşim aradı ve dedi ki;

“Abi ben de sana katkı sağlamak istiyorum. Google’da etkisi olacaksa bütün haber arşivimi getireyim abi, gazetene yükleyelim”

Ya bundan daha anlamlı ne olabilir?

İşte bizim sırrımız bu…

Bunu bir anlasanız,

Kardeşlik, dostluk, beraber bir gazeteye dertlenme…

Buna rağmen birilerine gelinen nokta dert oluyor.

Ana konu ne?

Nasıl başardılar?

Kim bunları destekliyor?

Tamam hadi açıklayayım.

*****

ABD Başkanı Joe Biden desem,

Yok o Kızılderilileri Türk’e bağlasak da kurtarmaz.

Rus Başkanı Putin desem,

Yok onunla Orta Asya’da ki atalarımızdan gelen kan uyuşmazlığımız var.

*****

Avrupa ülke liderlerini hiç saymıyorum.

Onların kapısına kadar ecdadımız gitmiş ama tam kaynaşma olmamış.

Çin, Japon, Afrika liderleri arkamızda desem yüzümüzden Türklük akıyor, o da olmaz.

****

Tabi bu yazdıklarım işin latifesi,

Vallahi bu yukarıda yazdıklarım kadar şizofrenik akıllara sadece gülüyorum.

Düştüler yanlarında kim var derdine…

Kim bunları destekliyor derdine…

****

Gayreti, emeği gören yok.

Alınan riskleri, mücadeleyi gören yok.

Bu adam deli gibi meslekle yaşıyor, kafayı yemiş diyen yok.

Sabah 05:00’te kalkıp haber girdiği dönemleri biliyoruz diyen yok.

Çalıştığı her kurumu, kendi kurumu gibi sahiplenip köpek gibi çalıştı diyen yok.

****

Aslında hepsini anlıyorum.

Ama ne diyeyim kardeşim.

“Kader gayrete aşıktır” diyorum anlamıyorsunuz,

Bu iş “Nasip” diyorum anlamıyorsunuz,

İlahi adalet diyorum anlamıyorsunuz,

Her gece şükür ediyor, hamd ediyoruz diyorum anlamıyorsunuz.

Bugün Kocaeli Gazetesi’nde çalışmış emek vermiş insanlara sorsanız size sırrı anlatır.

Sır ne biliyor musunuz?

Birinci sır; “Çalışmak”

Biz çalışıyormuş gibi yapmadık, çok çalıştık.

Hiçbir dönem patron olmadık.

Hep muhabir, hep gazeteci oldum.

Hep abileri, hep kardeşleri oldum.

Bu işin ekip başarısı ve çok çalışmak olduğunu aklımdan hiç çıkarmadım.

Onlara karşı hep vefam var.

İşte ikinci sır; “Vefa”

Ben Murat’a, Mine Hanım’a, Cihan Abime, Elif’e, Serkan’a hep bugünleri anlatıyordum.

2000'li yıllarda bir intihar haberinde tanıştığım ve sonra kardeşim dediğim meslektaşım Nuri Akçaharman orada biz bugünleri o günlerde konuşuyorduk.  

Sorarsanız anlatacaklardır.

Şimdi ekip arkadaşlarıma ise yarınları anlatıyorum.

Bazen eminim ki içlerinden “Hadi be” diyorlardır.

****

Ben çalıştım,

Sonra dua ettim.

Kaderin gayrete aşık olduğunu hiç aklımdan çıkarmadım.

“Elif” olmaya aşık oldum, vefaya tutundum.

Kimseye vefasızlık yapmadım.

Kimseyi yarı yolda bırakmadım.

Bir adım atana on adım koştum.

****

Sevil Erdem şahittir,

Gazetede otururken bir gün siyasi baskı ile üst üste gelen telefonlarla 8 reklam veren şirket, gazetemizden reklamlarını kaldırmak zorunda kaldı.

Gülümsedim tek cümle kurdum;

“Bugünü hiç unutmayacağım. Bugün bizim Rızkın Allah’tan geldiğine sınav olma günümüzdür” dedim.

Birinci çocuğum oldu, onun nasibi ile kapılar açıldı.

İkinci çocuğum oldu biliyorum ki bu kapılar onun nasibi ile açıldı.

Ve bugün buradayız.

****

Ve asla pes etmedim.

Hep yanımda olan, hakkını ödeyemeyeceğim Talha Kös’ün bir lafı var;

“Enerjisi her düştüğünde, zorluk geldiğinde senin kadar mücadelede yeniden kendisini kitleyeni, yenileyeni görmedim”

Her defasında yeniden başladım.

****

Hep çalışmaya sarıldım.

Sonra teslim oldum hakka.

Masalarda milyonları ittim, helali bekledim.

“Ondan büyük olan yok” dedim.

Bugün biliyorum ki “Vefa” sırrı sayesinde öz abim gibi gördüğüm Turgay Tüysüz ile bu yola çıkmak nasip oldu.

Demek zamanı bugünmüş.

İşte size üçüncü sır;

Sebe' Sûresi(34) 39. Ayet; “De ki: Rabbim, kullarından dilediği kimsenin rızkını genişletir de, daraltır da. Siz hayır için birşey harcadığınız zaman da onun yerine başkasını verir. Çünkü O en hayırlı rızık vericidir”

İşte bütün mesele bu…

Yarın hak kısar, bir bakarsın genişletir.

İşin özü biz hakka teslim oluruz.

Onun dışında, hiçbir dağa yaslanmayız.

Ve dostlarımızın, kardeşim dediğim insanların, yakın gördüğümüz insanların bize katkılarını asla unutmayız…

****

Sonra bir de aşığız.

Peygamberimiz Hz. Muhammed’in bütün makamları, gücü elinin tersi ile itip, hak diyerek teslim olmasına aşığız.

Hz. Ömer’in hırka adaletine aşığız.

Hz. Hamza’nın “Gözlerimin gördüğü hiçbir şeyden korkmam” sözüne aşığız.

300 bin kişilik düşman ordu üzerine doğru gelirken; "Bizde onlara yaklaşıyoruz." diyen Sultan Alparslan’ın cesaretine aşığız.  

Fatih Sultan Mehmet’in 'İmkanın sınırını görmek için imkansızı denemek lazım' sözüne aşığız.

Bu ülkenin Misak-ı Milli çizgisine aşığız.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün;

“Zafer, “zafer benimdir” diyebilenindir. Başarı ise “başaracağım” diye başlayarak sonunda “başardım” diyenindir”

“Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim”

Sözlerine aşığız.

Bu aşk bize başarıyı getirdi.

Zorlu mücadelede yol arkadaşım, dostum, büyüğüm Baş Köşe Yazarımız Çetin Çıldır’ın dediği gibi “Biz bu devleti karşılıksız seviyoruz. Devlet bizi sevsin, övsün diye sevmiyoruz”

İşte bu kırmızı çizgimize leke düşürmeden,

Bir ülkü ile yaşıyor.

Mücadele ediyoruz.

Siz bunları anlasanız,

Arkamıza, yanımıza değil, ileriye baktığımızı görürdünüz.

Ve bu bizi anlattığımız son yazıdır.