Tefekkür Saati - Ayşe Battal
"Ey iman edenler; hep birden sulh ve selâmete girin. Şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o, sizin apaçık düşmanınızdır." Bakara 208
Birbirini seven, sayan, bağlanan, yardım eden, destekleyen bir topluluk hayali kurdun mu hiç?
Fuhşun yayılmadığı, sapıklığın gelişmediği, fitnenin revaç bulmadığı, riyanın ve hasetliğin olmadığı, israfın olgunlaşmadığı, çıplaklığın modalaşmadığı, şehvetin yuvaların içine kadar girmediği, kan ve et pazarının kurulmadığı, kadın ticaretinin yapılmadığı, Rabbanî nizamın hakim olduğu tertemiz ve iffetli bir topluluk hayali...
İslam, bu güzel ve şeffaf örneği daha önce gerçekleştirdi.
Bu cemiyeti ise tek bir bağ ayakta tuttu, itikad bağı! Irk, dil ve bölge ayrılıklarının olmadığı bir bağ...
Bu İslam cemiyeti; Allah'ın "Mü'minler kardeştir (Hûcurat 10)" dediğini işiten ve bunu iliğine kadar yaşan bir cemiyetti...
İnsanlığın özgürlüğü, kerameti, haysiyeti, mülkü; itaati mecbur olan Rabbanî hükümden sonra, kimsenin zan ile tutuklanmadığı, kimsenin evinin duvarına tırmanılmadığı, kimsenin kimseyle gıybet yapmadığı, kimsenin kanının yerde kalmadığı... Kısasın olduğu bir cemiyet...
Her bireyin bütün hukukunun; akrabalarının arzusuna, yakınının himayesine değil sadece Allah'ın kanununa bağlı olan bir cemiyet...
İnsanın insana boyun eğmediği, sadece Allah'ın yasasına, hukukuna, kanununa tabi olan, boyun eğen tek cemiyet...
Kendi nefisleri için bir pay çıkarmayan, kendi keselerini düşünmeden bütün varlıklarıyla Allah'a teslim olan, Allah'a güvenen, Allah'a dayanan bir cemiyet...
İşte selametin mânâsı...
Bu mânâyı; şüpheden nasıl kurtulacağını, kararsızlığın nasıl giderileceğini bilmeyen kimseler anlayamaz...
Cahiliyet devrinin şaşkın hayatını yaşayan, kararsızlıktan ve acıdan kurtulamayan, düşünceleri sapkın, ölçüsü bozuk olan kimseler de anlayamaz...
Yeni nesil sürekli sapkınlığın içinde çırpınıyor. İman duygusundan, itikadi olgudan boşalan ruhunu; kendisini uyuşturucu maddelere, alkole vererek dolduruyor. Psikolojik hastalıklar, asabi buhranlar, muhtelif krizler; binlerce, yüz binlerce insanın ruhunu parçalamaya devam ediyor.
Sonra ne mi var elde?
İntiharlar...
Parmaklıklar...
Hastaneler...
Aslında tek sebebi var bunların; iman huzurundan, itikad düsturundan mahrum kalan gönüllere yerleştirilen nefsi afetler...