Tefekkür Saati - Ayşe Battal

"(Ey Muhammed!) Kullarıma haber ver ki, şüphesiz ki Ben, evet Ben, çokça affeden ve çokça merhamet edenim ve şüphesiz ki azabım can yakıcı bir azaptır." (Hicr 49-50)

Gönüllere ümit aşılayan, su serpen ve aynı zamanda kalp titreten bir Ayet-i Kerime...

Rabb'i Zülcelâl tevbe kapısının her zaman açık olduğunu bir kez daha hatırlatıyor kullarına...

Allah kullarının her anına, her duygusuna hitap ediyor.

Kulun hatalarını, kusurlarını örteceğini müjdeliyor.

Ama hangi durumlarda?

Kul illaki hata yapacak, hata yapacak ki pişmanlık dürtüsü ile Rabb'ine yönelecek ve kalple tevbesini yapacak.

Yalnız önemli bir ayrıntı var; Rabb'imiz bağışlanmayı ve merhameti hak eden kullarına verecek!

Eğer ki bir insan; Allah'a kul olma niyeti ile Allah'ın istediği hayatı yaşama çabasında olursa, işte onlar bağışlanmayı hak eden kullar olacaklar.

Ama eğer ki; boşvermişlik kaplamışsa hayatı, Allah'a yönelmekten geri duruyorsa nefisler, türlü bahanelerle, gururlanmalarla, böbürlenmelerle iblise yenik düşüyorsa... İşte o kullar için "can yakıcı azap vardır" diyor

Rabb'imiz...

Yani kardeşlerim; Rabb'imiz önce ihlaslı bir kalple tevbe istiyor ve sonra kulun şeytana karşı istikrarını görmek...

Bağışlanmayı da, azabı da hak edenler yaşayacak.

Rabb'imiz ümitsizliği yasaklar kullarına...

Ümit tohumları eker ve güvenmemizi ister...

Biz buna "tevekkül" deriz.

Tevbe eder, Allah'a güvenir ve bizi affetmesi için ümit besleriz.

Çünkü biliriz ki Rabb'imiz, kendi yolunda olan kullarının çabasını en iyi bilen, en iyi görendir...

Ve biliriz ki Rabb'imiz böyle kullarına,

" Çok affedici, çok merhametlidir."