Tefekkür Saati - Ayşe Battal
KIBLE, insanın herhangi bir tarafa yönelişini ifade eder. Müslümanların kıblesi ise Kâbe'dir, bilmeyenimiz yoktur. Kâbe, inanç olarak Tevhid'in, Allah'ı birlemenin sembolüdür. Ve biz Müslümanlar, namaz kılarken, ibadet ederken yüzümüzü kıblemiz olan Kâbe'ye döneriz. Fakat bu sıradan bir dönüş, sıradan bir yöneliş değildir.
Kıble demek, yüzümüzü Kâbe'ye dönmek demek; itikadın, hayat amacının, kimliğin, kişiliğin, din ve düşüncenin inşa edildiği bir yöneliştir.
İnsanoğlu dile getirsin ya da getirmesin, herkesin mutlaka bir kıblesi, bir menzili vardır. Bu kıble, herhangi bir nesne, düşünce, sistem ya da ideoloji olabilir. Kıble insanın yaşama tarzını etkileyip, duygu ve düşüncelerini yönlendiren bir unsurdur.
Yani kişi kıble olarak seçtiği şey ile, kişiliğini, kimliğini, dinini, düşüncesini ve hayat tarzını inşa ediyor.
Misal, parayı kıble edinen biri...
Bütün hayatı para olmuş, para için her şeyi yapar, paraya ulaşmak için her şeyi mubah sayar kendine...
Çünkü menzili paradır, yüzünü döndüğü şey paradır!
İlahı da, dini de, imanı da parası olur bu kişinin!
Misal, sevgi...
Sevdiği insanı kıble edinen kişi...
O ne derse onu yapar, o mutlu olsun diye yaşar. O istiyor diye, Allah'ın hükmünden, kelâmından sapar. Sevginin de ölçüsü olduğunu, Allah için sevmesi gerektiğini unutur.
Mü'min kişinin kıblesi de menzili de İslam'dır, Allah rızasıdır, Kâbe'dir!
Ben İslam'ım, ben Müslümanım diyen bir kulun, tek bir yönelişi ve tek bir kıblesi vardır, o da Allah'tır, Tevhid'dir, Kâbe'dir!
Peki senin kıblen neresi?