Kocaeli'nin Kandıra ilçesine bağlı Kefken sahilinde yer alan Pembe Kayalar, adını gün batımı ve gün doğumunda büründüğü eşsiz renkten alıyor. Binlerce yıldır dalgaların şekil verdiği bu doğa harikası, bugün bir huzur limanı olsa da geçmişi, İstanbul'un tarihine uzanan inanılmaz bir sırrı barındırıyor.
SUDA YUMUŞUYOR, ÇIKINCA SERTLEŞİYOR
Pembe Kayalar'ın asırlar boyunca paha biçilmez olmasının ardında yatan jeolojik bir mucize var. Bu kayalar, suyun içindeyken bir sünger gibi yumuşak bir yapıya sahip. Bu özellik, taşların kolayca kesilip dev bloklar halinde şekillendirilmesine olanak tanıyordu. Sudan çıkarılıp havayla temas ettiğinde ise kısa sürede beton gibi sertleşerek inanılmaz bir dayanıklılık kazanıyordu.
İMPARATORLUĞUN GİZLİ TAŞ OCAĞI
İşte bu eşsiz özellik, Pembe Kayalar'ı özellikle Osmanlı İmparatorluğu döneminde İstanbul'daki devasa inşaat projelerinin gizli kahramanı yaptı. Tarihi kayıtlara ve bölgede hala görülebilen, sanki dev bir kalıpla kesilmiş gibi duran dikdörtgen boşluklara göre, en kaliteli ve dayanıklı taşlar buradan temin ediliyordu. Kesilen devasa taş blokları gemilere yüklenerek İstanbul'a taşınıyor ve Sultanahmet Camii, Rumeli Hisarı gibi yapıların yanı sıra Bağdat Demiryolu hattı gibi kritik projelerde de kullanılıyordu. Bugün İstanbul'un en ikonik yapılarının temelinde, Kocaeli'nin bu pembe kayalarının gücü yatıyor.
Artık bir taş ocağı olmayan Pembe Kayalar, günümüzde birinci derece doğal ve arkeolojik sit alanı olarak korunuyor. Berrak denizi, ilginç kaya formasyonları ve sakin atmosferiyle özellikle yaz aylarında yüzmek, dalış yapmak ve kamp kurmak isteyenlerin uğrak noktası. Gün batımında büründüğü renk cümbüşü ise fotoğraf tutkunları için adeta doğal bir stüdyo sunuyor.
