Aykut ULGAR'ın Köşe Yazısı
İnsan doğar, büyür, yaşar ve ölür. Bu kısım içerisinde tabi ki yaşamını ifade etmek için çalışıp, rızkını kazanması gerekiyor. Herkesin yaşamından elde ettiği deneyim ve tecrübe karakterin gelişimine katkı sunuyor. İnsan hayvanlar gibi değil. Her gün eğitim ve bilgi ile kendini geliştirip, kâinatta canlıların üzerinde bir varlık haline geliyor. Aile kavramı içerisinde öğrendiği ahlaki ve etik değerler ile insan gelişimini sürdürüyor. Sonrasında bu birey toplum içerisinde yaşamaya başladıkça, önüne gelen tüm etkenlerden dolayı tercihlerini ona göre karar vermeye başlıyor.
Bu konu ile ilgili birçok atasözümüz var; “üzüm üzüme baka baka kararır”, “körle yatan, şaşı kalkar” vb…
Birisi işini düzgün yapmadığında, hemen insanın değerlendirmesi “eğer o yapmıyorsa ben de yapmam” oluyor. Bunun örnekleri çoktur. Sistem içerisinde herkes herkese güç mobingi uyguladığı zamanlarda; “Ben yapmam, sen yap, ya da bu benim işim değil.” gibi diyaloglar çoğalıyor.
Kamu ve özel sektörde çalışan insanlara baktığınız zaman herkesin ne kadar çok devletini ve ülkesini sevdiğini söz ile ifade ettiğini görüyoruz. Aslında gerçek vatan sevgisi ve vatanperverlik demek işini kimse görmese de en iyi şekilde yapmaktır.
“Salla başı al maaşı” felsefesi ya da “devlete kancanı atta nasıl atarsan at”, “devlete kapağı at gerisi gelir” gibi yaklaşımları sergileyenlerin dağdaki teröristten benim için farkı yoktur.
Ülkemizin en önemli sorunlarından birisi de budur zaten. Üniversitelerde bir araştırma yapılsa, okuyan öğrencilerin yarısından fazlası memur olmak istemektedir. Bu zihniyete neden olan ise geçmiş dönemde Türkiye’de yaşanan ekonomik krizler, yoğun işsizlik, yetersiz gelen maaşlar olmuştur. Aile bireyleri çocuklarını devlet gibi güvencesi olan kurumlar içerisinde memur olmalarına teşvik ediyor. Bu durum ile büyüyen bireyler özel sektöre geldiklerinde “mesai saatleri dışında asla çalışmam” yaklaşımı ile kariyerlerini sürdürmeye çalışıyorlar. Neden diye bu durumu sorguladığım zaman “filan bölümdeki arkadaş şu işi yapmıyor, benim işim değildi ama bana verdiler, çok büyük haksızlığa uğradım, ona bu maaşı verdiler ama bana hak ettiğimi vermiyorlar” gibi uzun uzadıya serzenişleri duyuyorum.
Ben böyle durumlarla karşı karşıya geldiğim zaman kendime şöyle bir mottom oluyor;
“Eğer burada hak ettiğin değeri göremiyorsan, kimse seni burada zorla tutmuyor. Direk istifanı verebilir ve hak ettiğin değeri görebileceğini düşündüğün bir yere gidebilirsin.”Bencillik ve kurumlara olan aidiyetsiz yaklaşımlar bireyler arasında son zamanlarda o kadar çoğaldı ki, kamu ve özel sektör içerisinde tembel vatanseverler çoğalmaya başladı. Mesai mefhumu gözeterek, gün boyu saati takip eden memuriyet düşünceleri yavaş yavaş bitiriyor bizleri. Mesela yaşadığım bir olaydan örnek vermek gerekirse “ Kocaeli Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesinde saat 15.55’te doktorun yanına gittiğimde “benim önümdeki iki hasta olduğunu ve sadece onların sonuçlarına bakıp, mesaisini bitireceğini” ifade etmesi aslında doğru bir yaklaşım. Fakat Kocaeli’nin uzak yerlerinden 1 saatlik otobüs yolculuğu ile gelen benim haricimde yaşlı ve hasta bir teyzeye inisiyatif alarak mesai bitiminden (16.00) sonra bakması bence vatanseverliktir. Herşeyi bırakın insan sağlığı için çalışma yapan bu kişilerin “burada size de baksam, bunun sonu gelmez ve ben akşam eve gidemem buradan” diyerek serzenişte bulunması “hasta ve yaşlı teyzenin nemli gözler ile doktora yalvarması” doktorun ise bu durumun gram umurunda olmaması ne kadar üzüntü verici olduğunu anlatamıyorum.
İşte o doktora 16.00’dan sonra 10 dakika daha fazla çalışmamasına neden olan durum acaba nedir?
İyilik ikliminde harmanlanan bu topraklarda yaşanan farklı gelişim durumları, artık bizi insani değerlerden uzaklaştırmış ve bencil bir toplum haline getirmiştir.
Herkese isyan ederek, toplumu değiştirebileceğini sananlar, önce aynayı kendilerine tutması gerekiyor.
Not: Vatansever: Milletini büyük bir tutku ile seven, bu uğurda her türlü özveriye katlanan kişilerdir.