Mustafa KALABALIK'ın Köşe Yazısı
TDK’nun tarifine göre “Yönetişim; Resmî ve özel kuruluşlarda idari, ekonomik, politik otoritenin ortak kullanımı” anlamını taşıyor.
“Ortak yönetim” ise: Birlikte yönetmek anlamına gelir ve içinde yönetimden farklı olarak etkileşim ve iletişim kavramlarını barındırır..
Yönetişim kavramı, klasik yönetim yapılarınca tek taraflı olarak belirlenen ilişkiler yerine çok aktörlü ve etkileşimli ilişkileri içeren ve birlikte yönetme, birlikte düzenleme ve kamu-özel sektör ortaklığı felsefesine dayalı bir yönetim sürecidir.
*
Bu tanımları en iyi bilen siyasetçiler arasında olduğunu düşündüklerimden, Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Doç.Dr. Tahir Büyükakın’da var.
Çok eskiden “Perşembe Pazarı” denilen, şimdilerde de “Milli İrade Meydanı” olarak ifade edilen alanın yeni projesinin tanıtım programına ait bazı haberlerdeki ifadeleri, geçmişte yapılan hataları(!) yeniden gündeme getirmesi üzerine bu yazıyı yazmayı seçtim.
Eleştirdiği ve partisi adına özeleştiri yaptığı hata neydi peki?
Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın, eski valiliğin yıkılmasıyla birlikte yaptıkları meydanda hata yaptıklarını söyledi bildiğiniz üzere.
İnsanları oraya çekecek bir şeylerin olmadığını ifade ederek, “Açık meydan. Yazın güneş var kimse gelmez. Kışın yağmur var yine kimse gelmez. Diyeceksiniz ki siz yaptınız. Biz de hata yapıyoruz” dedi.
Kendisi sadece eski valiliğin enkazı üzerine yapılan meydanı kastetse de, benim hatırıma gelen, yıllarca bu şehrin yerel yönetimlerindeki seçilmişlerinden, görev yapmışlarından, benim için de özel olan bir ismin, özel bir sohbette, taaa valiliğin yeni yerine taşınması projeleri esnasındaki öfkesini, sözlerini hatırladım.
“Kime sordular valiliğin yerinin değiştirilmesini..!”
“Kısa süreli Kocaeli’de olan bir vali mi karar verdi..? Hangi hakla?”
“Yoksa, belli dönem için seçilen belediye başkanı ve meclis üyeleri mi..? Hangi hakla?”
*
Aslında ne kadar da haklıydı bana göre de.
Sonuçta geçici olarak seçilen kişiler, gelecekte muhtemel söz sahibi olacakların da yaşamlarını, yatırımlarını, beklentilerini, umutlarını farklılaştıran reformist(!) adımları hangi hakla atarlar!
Hukuku kastetmiyorum tabii.
Elbette verilen kararlar, yapılan işlemler hukukidir.
İşte “yönetişim” in, bu gibi köklü yaşam alanları değişimlerinde çok önemli olduğu kanaatindeyim.
Hukuku gözetmek kadar, “hak”ları da gözetmek, gönülleri almak, dayatmalarla değil, gönüllü değişimleri yönetmek daha değerli olan değil midir?
Mesela, sıcak konu “yürüyüş yolunun düzenlemesi” de öyle!
Ben okumadım, eğer kaçırdıysam özür dilerim.
Ama, bu proje sürecinde, yürüyüş yolu üzerinde yaşayanların, oturanların, ticaret yapanların fikirleri alındı mı acaba çok merak ediyorum?
Çünkü beğenen kadar, eleştiren de var.
Elbette ki yönetişim içinde de yapılsa eleştirinin olması da doğal…
Sonuç olarak şehrin coğrafi yapısı, yaşamı, yaşantısı değişiyor.
Bir avuç insanın (seçilmiş de olsa) verdiği kararların, sadece hukuki olması yeterli mi acaba?
Demem o ki, şehirlerin merkezi ve ortak alanları, ekonomik, sosyal, kültürel, idari alanlarında yapılacak reformist(!) projelerde;
Resmî ve özel kuruluşlar olan Valilik, Kaymakamlık, Belediye kararı ve bilgisi kadar,
Şehrin ve özellikle de değişim projesi kapsamındaki ticaretini, bu bölgenin ekonomisini sürdüren, yönetenlerin kararı, haberi, onayı alındı mı?
Politik paydaşların (muhalefetin) fikirleri, önerileri alındı mı?
Alınmasını gerekli görmüyorsa seçilmiş siyasi otorite, “yönetişim” kuralları niye var?
Milli irade niye var?
Milli irade sadece seçilmiş(!), atanmış(!), görevlendirilmişlerin(!) iradesi mi demek..?
Ya da, seçilmiş(!), atanmış(!), görevlendirilmişlerin(!) yaptıkları hatalarını kabul etmek mi demek!
Ne dersiniz?