Çetin Çıldır'ın Köşe Yazısı
Toplumun verdiği reaksiyonların siyaset ve siyasetçilere etkisi, siyasetin bir konuya yoğunlaşmasının sorunun çözümüne katkısı bilinen bir gerçektir. Yazmaya başlamamın tek gerekçesi, uyuşturucu ile mücadele konusunda ilk yazımı 27 şubat 2018 tarihinde yazmıştım. Bu yazımda tüm kurumların bir eş güdüm ile mücadelede yer almasının başarı için en önemli şart olduğunu belirtmiş ve yerel yönetimlerin önemine vurgu yapmıştım. 31 Mart Yerel Yönetimler seçimi öncesinde bu konuya tekrar dönmemin en önemli sebebi kamuoyu oluşturma çabasına katkı sağlamaktır. İlk yazıdan bugüne geçen zamanda, olayın polisiye bölümünde önemli mesafeler alındığını görüyoruz.
İçişleri Bakanı Sn. Süleyman Soylu’nun konuyu, terörle mücadelenin bir parçası olarak görmesi sonucunda mücadele hız kazandı. Mücadelenin diğer ayakları olan tedavi, rehabilitasyon ve topluma kazandırılma konusunda daha yolun çok başındayız. Konuya bir seferlik anlayışı içinde yaklaşarak kurumları harekete geçirmek gerekmektedir. Son dönemlerin flaş konusu poşet meselesi. Paralı poşete verdiğiniz reaksiyonun bir kısmını, bu poşetten tiner çeken çocuklar ve sentetik haplar üzerinden ülke gençliğine gerçekleştirilen büyük saldırıya ayırın.
31 Mart Yerel seçimleri öncesinde bu konuda bir kamuoyu oluşturulmasına destek verin. Oyunuzu talep etmek üzere ortaya çıkan tüm adaylara konu ile ilgili olan plan ve projelerini sorun.
Konu, imar meselesinin de, yapılacak park, bahçe, çiçek işlerinin de, rant işlerinin de üzerindedir. Bugün size bulaşmadı ise yarın neslinize bulaşmayacağının bir garantisi yoktur. Bu ülkenin terörle mücadele ile birlikte en önemli sorunu uyuşturucu meselesidir. Yerel yönetimler çok önemli bütçelere sahip, halka dokunma açısından en yakında olan kurumlardır. Bu seçimde yerel yönetimlere aday olanlara bakışımızda bir değişiklik yapalım. Bize yollardaki çukurlardan bahseden adaylara, kalplerde oluşan çukurları soralım. Şehircilik anlatan adaylara, bu şehrin sokaklarında yaşayan kimsesiz çocuklar meselesini soralım.
İmar meselesini anlatan adaylara, metruk evlerde yaşayan sokak çocuklarını soralım.
İmar odaklı belediyecilikten, insan odaklı belediyeciliğe nasıl geçiş yapacaklarını soralım.
Çocuklarımızı ve neslimizi tehdit eden, bunun üzerinden ülkenin geleceğini yok etme tehlikesi taşıyan bu bela ile ilgili yol haritalarını anlatsınlar. Bu konuda oluşacak kamuoyunun siyaseti etkilemesine katkı sağlayın.
Bu konu her türlü siyasetin üzerindedir. Bu devlet terörle mücadele etmeyi öğrenmiştir. Gerçek anlamda bir beka meselesi varsa bu konudur. Terörün finansmanı da uyuşturucudan sağlanmaktadır. Bir tarafta bizim paramız ile terörü finanse ettirirken diğer tarafta terörle mücadele etmesi beklen gençlerimizi zehirliyorlar. Bu mücadele için yerelden bir hareket başlatalım. Muhtar adaylarına bile bu konudaki projelerini soralım. Oy verme davranışımızda bu konunun önemli olduğunu hissettirelim. Toplumda oluşan hassasiyetler siyasetçilerin bir numaralı uzmanlık konusudur. Biz bu hassasiyetleri oluşturalım, kalanı siyasetçilerin işidir.
SON SÖZ:
Canımız yanıyor, canlarımızı birer birer kaybediyoruz. İnsanın kaybedildiği yerde, ekonominin de siyasetinde canı cehenneme. Bu konun herhangi bir aşamasında rol alan, bu milleti zehirleyen kişiler için beddua etmenin ötesine geçmezsek, bir şekilde bu illete bulaşmış gençlerimizi kurtarma adına bir insiyatif almazsak, geleceğimiz karanlıktır. Dışarıdan müdahaleler ile başaramadıklarını bu şekilde başarmayı deniyorlar. Bu devletten ve bu milletten bin yılın intikamını bu şekilde alıyorlar. Başarının tek yolu ise halkın duyarlılığını arttırmak ve devletin tüm kurumlarını harekete geçirmektir. Yazmamın da, bu yazının da tek amacı budur. Anlamak bir şeyler yapmak isteyen herkese duyurulur.
YETER ARTIK !!!