Çetin Çıldır'ın Köşe Yazıları...!
7 Haziran seçimlerinde çıkan sonuç, parlamenter sistemin devamı halinde, HDP’nin kilit Parti haline geleceğini göstermiştir. Bu durum da, başkanlık sistemine geçişin fitilini ateşlemiş ve yeni bir siyasi iklimin oluşmasına yol açmıştır. 31 Mart yerel yönetim seçimlerine, işte bu yeni siyasi iklimin etkisi altında gidiyoruz. Yeni siyasi iklimin, belirleyici ve en etkili unsuru ise MİLLİYETÇİ OYLAR.
Seçmen profillerini incelediğimizde, yüzde 40 civarı bir sağ seçmen, yüzde 35 civarı (HDP kendini sol olarak tanımlıyor) ise klasik sol seçmen olduğu görülüyor Kalan yüzde 25 seçmen grubunun ağırlığı milliyetçi seçmen grubu ve her seçimde atmosfere göre hareket eden küçük bir gruptan oluşuyor. Bu tablonun ortaya çıkardığı ise, başkanlık sistemi devam ettiği süre boyunca, belirleyici olan unsurun milliyetçi seçmen grubu olduğunu göstermektedir.
Son dönemlerde sosyal medyada sıkça dolaşan çözüm sürecindeki görüntülerin servis edilmesinin ve bunun üzerinden milliyetçi oyların manipüle edilmeye çalışmasının arkasında yatan gerçek budur.
Belirli bir ideoloji üzerine bina edilen siyasi partilerin seçmen gruplarının ortak özellikleri iç ve dış siyasi gündemi çok yakından takip etmeleridir. Bu seçmen grupları tepkilerini ve desteklerini hiç bir organizasyona gerek duymaksızın tek bir kişi gibi gösterebilirler. Milliyetçi hareket Partisi seçmeni 2002 yılında partisine olan tepkisini sandıkta göstermiş ve partisini baraj altında, bilerek ve isteyerek bırakmıştır. 2007 seçimlerinde ise yüzde de 15 civarı oyla ve kuvvetli bir grupla mecliste temsilini sağlamıştır. Muhalefet grubunun, bundan sonraki hemen her seçimde sonucu belirleyecek Milliyetçi seçmen profillerini, hızlı tanıma seansları düzenlemesi yararına olacaktır.
Belirli bölgelerde, geçmişte bu camiada siyaset yapan kişileri aday göstermek mesaj vermek için yeterli değildir. Beyoğlu'nda ÖDP Genel Başkanı Alper Taş, İzmir’de Tunç Soyer ve Ankara’da Mansur Yavaş’ın adaylıkları üzerinden tutarlı bir çizgi tutturmak sadece seçimi kazanalım da hangi şartlarda olursa olsun sözü ile açıklanabilir.
Bu kesimin oyuna talipseniz, hassasiyetlerine de özen göstermeniz gerekmektedir. İyi Parti’de son dönemde hızlanan istifaların arkasında bu yatmaktadır.
Bu hassasiyetlere geçmiş dönemlerde AK Parti'nin de özen göstermediği ve bu kesimi derinden yaralayacak uygulamalara imza attığı konusu da doğrudur. Unutulan veya unutturulmak istenen ise MHP'nin o dönemde AK Parti'nin tam karşısında yer aldığı gerçeğidir.
Politikalarını beğenip beğenmemek tercihe kalmıştır ancak tutarlı olduğu gerçeğini göz ardı etmemek gerekir.
Muhalefet bloğunun yeni sorunu DSP olarak görülmektedir. Tam da AK Parti içinden yeni bir parti mi çıkıyor sorularının sorulmaya başladığı bir dönemde DSP’nin piştiği düşünülen aşa su katması sıkıntı yaratacaktır.
DSP genel Başkanı Önder Aksakal'ın çıkışları ve Sarıgül etkisi gündemin yeni gözdesi olmaya adaydır. CHP adayı yapılmayanların DSP’den aday olmaları CHP'nin kalesi olarak görünen bazı yerlerde sıkıntı yaratabilir. Bu arada demokrasinin beşiği olan CHP'de ön seçim yapılmadan parti meclisinde aday belirlemesine Muharrem İnce dışında ses çıkaran da olmamıştır. Bu seçimlerde Muharrem İnce'nin genel Başkanı olduğu CHP şu ana kadar asgari 30 miting gerçekleştirdi. Meydanlar siyasi partileri belki oy kazandırmaz ama ciddi bir rüzgâr kazandırır. Bu rüzgârın etkisi ise gündem belirleme de öne geçmenizi sağlar. Gündem belirlemede DSP genel başkanının arkasında kalan CHP genel merkezi seçim sonrasında sorgulanacaktır. DSP içinse kritik soru, aday olmayanların aday yapıldığı bir yedek parti mi, yoksa solda CHP'nin boşalttığı alanı dolduracak siyasi söylemleri ile yeni bir harekete mi dönüşeceği sorusudur.
SON SÖZ
Görünen o ki 31 Mart seçimleri de 24 Haziran seçimleri gibi iki bloklu bir seçim olacaktır. İki bloklu seçimlerinin ortak özelliği ise yüzde 50 artı bir oyu garanti altına almadan kazanılmayacağı gerçeğidir. Milliyetçi seçmen grubunun oylarının belirleyici olduğu gerçeği ise, bu gruba yönelik hamlelerin devam edeceğinin işaretidir.
Klasik sağ seçmen tepki göstermeye başladığında yeni parti gündeme gelir, klasik sol seçmen tepki verdiğinde ise imzalar ve kongreler dönemi başlar. HDP’nin kilit rolüne itiraz eden milliyetçi seçmenin tepkisi ise sistemi değiştirmiş ve başkanlık sistemini ortaya çıkarmıştır. Bu sistemin başarı veya başarısızlığı bu kesime fatura edilecektir. MHP'nin sisteme en az AK Parti kadar sahip çıkmasının arkasında yatan budur.
Her seçimin bir hikâyesi vardır. Bazı seçimler siyasetin yeniden şekillenmesine, bazıları yeni bir parti veya liderin ortaya çıkışına, bazıları ise ülkenin yeni bir yola girmesine etki eder. Bu seçimlerin nasıl bir etkisi olacağını zaman gösterecek. Etrafımızda her türlü karışıklığın devam ettiği bir dönemde,