Kulaklar duvar olmuş,

Sözler kurşun olsa da, duvarlar delinmiyor.

Bir matem olsa da anlar,

Kalpler katılaşmış.

Anlatsan anlamıyorlar,

Korku sarmış dağları,

Dünyanın bahçesinden vazgeçmek nereye ki,

Hak diyen cesur çıksın.

Kapı arkasında konuşan konuşana,

Meydan senin dediğinde adam ara…

Bir pencere yok,

Karanlıklara bırakılan yığınlar,

Yığınlar hak diye ağlar.

Gerilmeler, ötekileşmeler, gülmeyen yüzler…

Din maskesi altında robotlaşmalar.

Şunları yaşadım, bunların intikamını alacağım sözleri,

Meşrulaştırmanın sırrı,

Devletin kestiği parmak acımaz felsefesi…

Takılmış düşünceler,

Altında ya insanın yazdığı dünya dini var ya bir kula tapınma.

Bir daha vakit gelmeyecek gibi,

Bir daha hiç gülümseyemeyecekmişiz gibi,

Nedir bu kopuşlar,

Ortak bir yol bulamamalar.

Hasretim,

O gülümsemelere,

Büyüdükçe gülümsemeler azaldı.

Gündüzler döner geceye,

Gece sanki hiç bitmez.

Bir devlet aklı arıyorum.

Karanlığı aydınlık yapacak.

Siyah ile beyazı birleştirecek,

Anadolu evlatlarını kucaklayacak.

Saracak geniş kollarıyla,

Yarınlar umut olacak.

Varsa öyle bir şey,

Devlet aklını arıyorum.

Nasıl çalıştığı,

Geç kalıp kalmadığı umurumda değil,

Ben bana anlatılan,

Sağduyulu olan,

Bu toprakların evlatlarına sahip çıkan,

80 milyonun üzerine titreyen,

O aklı arıyorum.

Vursun masaya artık, “Ben geldim” desin,

“Haksızlığa karşı susan dilsiz şeytandır” hayat bakış açısından kaldıramayacak yüklerimden korkuyorum.

Belki yaşarım birkaç yıl,

Ama arşı titreten adaletsizlikler karşısında hak sorar diye korkuyorum.

Mesela ben devlet aklının uzun soluklu olduğunu düşünürdüm.

Günlük politikalara göre şekillendiğini anladığımda ise

Bütün bahçemde ki çiçeklerin boynu büküldü.

Toprağım ters döndü.

Yine de bir umut devlet aklı arıyorum.