Hayatı boyunca devlete değmeden yaşamını sürdüren insanlar vardır. Yaşanan bir afet o insanlara devleti hatırlatır. Marmara Bölgesi her zaman devletten aldığından çok daha fazlasını vermiştir.  1999 depreminin hatırlanan sloganı, ‘Nerede bu devlet’ işte bu ruh halinin yansımasıydı. Canı yanan insanlar o anda devleti hatırlamış ama en azından ilk günlerde devleti görememişti. Gençlik yıllarımızda özellikle yaz aylarında gazetelerde şöyle haberlere rastladık: Türkiye’ye tatil için gelmiş bir Alman turist ya kaza ya da hastalık geçirmiş ve Almanya’dan gelen özel uçakla ülkesine götürülmüş. Bu haberler bizde insana ve vatandaşına verilen değer üzerinden derin bir devlet travması yaratırdı. Ömrünüz boyunca belki bir kez devlete gerçekten ihtiyaç duyuyordunuz ve devlet orada oluyordu. Bu yıllarda Devrek’te Almanya’da çalışan ve artık emekli olmuş bir vatandaşla sohbet etmiştim. Emekli de olmuşsun neden dönmüyorsun diye sorduğumda, ‘Rahatsızım evladım, bize burada bakamazlar’ cevabı yüreğimi sızlatmıştı.

1999 depremini ne Van ile ne de son Malatya- Elazığ depremi ile mukayese etmek doğru olmaz. Alanın genişliği, yıkılan bina sayısı ile mukayese bile edilemez. Ancak 1999 depreminin tek profesyonel ekibi AKUT idi. Bugün gelinen noktada gerek devletin, gerekse STK’ların oluşturduğu ekipler önemlidir. 1999 depreminde Adapazarı’nda beş gün enkaz başında bekledim. Yediğim tek sıcak yemek enkazdan çıkardığı bir küçük top ve birkaç parça malzeme ile bir otobüs durağına sığınan hanımefendinin ikram ettiği yemekti. Bir de 10-12 yaşlarında bir çocuğun evinin bahçesinden toplayıp sepetine doldurduğu incirleri enkazları dolaşarak dağıtmasını unutmam mümkün değildir. Son depremde ise o gece bölgeye sıcak yemek ulaştırıldı. O gece devlet oradaydı ve hiç oradan ayrılmadı.

Somali’de bomba patladı, insanlarımız yaralandı, devletin özel uçağı aldı getirdi. Dağın başındaki bir köydeki hamile kadına devlet yolu açıp, paletli ambulans ile ulaşabildi. Libya ilk karıştığında devlet denizden ve havadan adeta köprü oluşturup vatandaşlarını tahliye edebildi. Kendinizi biran bu insanların yerine koyun ve devletin ne kadar önemli olduğunu anlamaya çalışın. Devletin tabi ki eksikleri vardır. Bu eksikler tamamlanabilir ve geliştirilebilir eksiklerdir. Marmara depremi, Van depremi ve son depreme verilen devlet reaksiyonu arasındaki farklar bu gelişme tamamlama evresinin testi açısından değerlendirilmelidir. Devlet doğal bir afete müdahale konusunda testi geçmiştir. Kentsel dönüşüm ile sıkıntılı bina stokunu dönüştürme konusunda ise daha alınacak çok yol vardır.

Bu depremde bir kez daha ortaya çıkan toplumun ortak reaksiyonu da çok önemlidir. Millet olmanın en temel unsuru olan beraber hareket etme duygusu bu felakette de ortaya çıkmıştır. Birkaç provokatör ortaya çıksa da toplumda karşılık bulmamıştır. Millet olarak da bu test bir kez daha geçilmiştir. Yapılması gereken, normal zamanlarda da en azından milli meselelerde bu beraberlik duygusunun geliştirilmesidir. Siyasetçiler ise bu duygunun gelişmesine katkı veremiyorlarsa da en azından zarar vermekten vazgeçmeliler.

SONSÖZ

Siyasi iktidar eleştirisiyle siyaset kurumuna toptan saldırının veya siyasi iktidar üzerinden devletin kurumsal yapısına zarar vermenin oluşturabileceği sorunları birçok kez yazdım. Dışarıda veya içerde yaşadığımız her olay bu topraklarda yaşayabilmek için güçlü bir devlete olan ihtiyacımızı ortaya koyuyor. En muhalif olanla bile konuştuğunuzda sayılan tüm eksikler tamamlanabilir ve geliştirilebilir. Bu devlet gelişme sürecini yaşamaktadır. Yüzyılda yaşadığı sorunları aklınızdan geçirdiğinizde geldiği yer az değildir. Siyaset daha iyisinin yapılması gerektiğini söylemelidir. Yapılması gereken bunu halka anlatıp iktidar yolunu açmaktır. Bunu da mümkünse devlete zarar vermeden yapın. Bu devlet bugüne kadar kurduğumuz tüm devletler içinde en zor şartlarda kurulanıdır. Devlete olan hassasiyetimizin sebepleri de bundandır. Bu vesile ile bir söz de milletimize;

BİR OLUNCA ÇOK GÜZEL OLUYORSUNUZ, HEP BİR OLURSAK HEP VAR OLURUZ!!!