Mustafa Kalabalık'ın Köşe Yazısı
Malumunuz sosyal medya ile birlikte hayatımıza değişik tanımlar ve bu tanımlara uygun kişiler ile kişilikler de yerleşti.
Bu değişimin itici ve destekleyici gücü de, bilindiği üzere “baskılı basın”dan, “interaktif basın”a geçiş…
Bu geçişi hala fark edemeyen medya kuruluşları da var, farkında olup da hedef kitleye ulaşma çabasındaki üretkenliklerini kullananlar da.
Belli yaş üzerindeki insanların bırakın internet ve sosyal medyayı, basılı gazete bile okumadıkları bir toplumda, olup bitenden nasıl haber olmasını beklersiniz ki?
Ve geleceğe ait önerilerini, uyarılarını, kaygılarını nasıl öğrenirsiniz?
Özellikle dar çevrelerdeki dar bakışlı kişiler, bilerek veya bilmeyerek bu kısırdöngü içinde zaten olağan yaşamlarını sürdürerek, gerektiğinde de toplumu idare etmekle yetkili ve sorumlu kişi ve kurumlara yine bu dar çerçeveden de görüşlerini bildirerek varlıklarını sürdürüyorlar.
Bu “dar kişiliklere” destek, toplumun orta yaş üzerindeki ve internet, sosyal medya gibi günümüz iletişim araçlarına uzak kesimlerde yaşayan başka dar görüşlü kişilerden geliyor.
Bilerek veya bilmeyerek bu kişiler de eskiye hizmet etmeyi sürdürüyorlar maalesef..
Ya kullanılıyorlar, ya da kullandırılıyorlar.
Bir nebze de olsa profesyonelleşen “bilinçli(!) kişilikler”, ya bir ücret karşılığında ve tamamen profesyonelce günümüz iletişim araçları olan internet ve sosyal medyadan hizmetlerini yürütüyorlar..!
Ya da hiçbir ücret, mevki, makam ve imkan almadan, beklemeden, tamamen gönülden(!), bedavadan, veya beklenti satın alarak, günümüz iletişim araçları olan internet ve sosyal medyadan hizmetlerini yürütüyorlar..!
Tek farkları da, zamanın ruhuna uygun merakları ve kabiliyetleri sayesinde internet kullanabiliyor olmaları ve de facebook, instagram, twitter gibi etkin sosyal medya kullanıcısı olabilmeleri…
**
Trol nedir? Önce biraz internet araştırması yaparak paylaşalım ve hatırlayalım.
Bir tanıma göre “trol”; ‘İnternet'te insanların keyfini kaçırmak ya da münakaşa başlatmak için tohum ekmeye çalışan kişi.’
Bir başka tanıma göre “trol”; ‘huni biçiminde ve geniş ağızlı, suyun dibine atılan ve teknelerle sürüklenerek çekilen bir balık ağı.’
Yine bir başka tanıma göre ise “trol”; ‘İnternette olmanın verdiği rahatlık ile kötülük yapan, adeta ipi salınmış bir saldırgan gibi sarkastik ve küçümseyici bir söylemle masum insanlara saldıran kişi.’
Ve uzun süredir ülkemizde “yasaklı olan Wikipedia” da ise şöyle bir tanımlama getirilmiştir.
“İnternet’te insanların keyfini kaçırmayı ya da münakaşa çıkarmayı amaçlayan kişi. Forumlar, bloglar, sohbet odaları gibi çevrimiçi yerlerde insanları provoke ederek, duygusal cevaplar vermeye zorlayan ya da konuşulan konuyu dağıtarak varlık göstermeye çalışan kişi.’
***
Görüldüğü gibi birkaç tanımda “trol” özeti; “toplumu bir amaç uğruna yönlendirme ve yanıltma gayretinde olan, sorun çözücü değil sorun yaratma ve sorunları gizleme peşinde olan, veya itirazlarını yüksek sesle dile getirmek isteyen, uğradığı haksızlıklara isyan eden kişi” olarak ifade etmek sanırım yanlış olmaz.
Peki Kocaeli ile ne ilgisi var diyeceksiniz!
Eee, her yerde olan bu trol arkadaşlardan elbette Kocaeli’mizde de var.
Sosyal medyayı kullanan ve takipçi sayısı binlere ulaşan, sosyal medyada geçen zamanı fazla olan benim gibi kişilerin rahatlıkla fark edebileceği “trol” tanımına uygun yazışmalarda, paylaşımlarda, yorumlarda, itirazlarda bulunan aslında çok sayıda değiller..
Yıllardır Mehmet Ali Paşa Camii ve yönetimlerindeki vakıflarıyla ilgili haklı itirazını sürdüren bir Abdullah Kaya mesela.
Yıllardır siyasi tercihi ve üslubu nedeniyle, işiyle ilgili engellerle mücadele etmek durumunda kalan bir Faruk Bostan mesela.
Yıllardır siyasi söylemleriyle sosyal medyada yer alan bir Gökhan Ayyıldız mesela.
Emeğinin ve bilgisinin karşılığını alamadığını, kendisinden gerektiği şekilde yararlanılmadığını düşündüğüm, Kocaeli teşkilatlarında aktif siyaset yapan ilçe ve il teşkilatlarındaki 1000’in üzerindeki seçilmiş siyasetçiden fazla sesi ve itirazı gür çıkan bir Samet Topal mesela.
Onlarca yılın emeği ve mücadelesini bıkmadan sürdüren, haklıya haklı, haksıza haksız diyebilen, farklı ve eğlenceli yorumlarıyla ideolojik siyasi körlüğe kapılmadığını düşündüğüm gazeteci ağabeyimiz Yüksel Ercan mesela.
Seçilmiş, göreve gelmiş, görevini tamamlamış, sonraki seçimlerde de aday adayı olmuş ama aday yapılmamış bir aktif siyasetçi olan Halil Vehbi Yenice mesela.
Siyaseti her daim takip eden, yönlendirme ve destekleme gayretleriyle Köksal Tüfekçioğlu mesela.
En başta Gölcük yerel siyasetinde, günlük yaşantımızdaki olumlu, olumsuz eylem ve söylemlerde sözünü esirgemeyen ve her daim sesi duyulan bir Ömer Dursun mesela.
Yine Gölcük yerel siyasetindeki aktifliği ile tanınan, iktidarın yılmaz savunucusu bir Mustafa Gürdal mesela.
Her biri kendi uğraşlarıyla, düşünceleriyle, itirazları ve sesleriyle birer değer…
Sessiz kalmayı tercih etmeyen, toplumun gözü önünde yer almayı, eleştirilmeyi, gerektiğinde ekmeği ile oynanmayı, dayak yemeyi, silahlı saldırıyı bile göze alan değerler…