Turgay Tüysüz'ün Köşe Yazısı

Şu cümleyi sıkça duyarız ‘’ Bu ülkede muhalefet yok! ’’ . Peki neden bu söylem bu kadar yaygın ? Normalde tüm eleştiriler hükümet edene , yönetene olmaz mı? Eksik yapılan , yanlış yapılanlar eleştirilmez mi? Muhalefet elinde yönetimsel bir alet olmadan nasıl bu kadar eleştirilir?

Toplumların hafızaları , değerleri vardır. Siyaset bu değerler üzerinden içinde bulunduğu toplumun yapısına , vatandaşların yaşam tarzlarına göre siyasi söylemler üretecek biçimde şekillenir. Toplumun yapısal değişiklerini baz alarak kendini günceller , geliştirir. En nihayetinde toplumun en geniş kesimini kapsayan siyaseti üreterek , iktidar olmayı hedefler.

Bu toplumun asgari %90’ı hangi siyasi partiden olursa olsun milli bir politika ve siyaseti benimsiyor. Siyasi partilerin toplumun milli duygularını yok sayarak yaptığı siyasetten, iktidar beklentisi içerisine girmesi beyhude bir çabadan öteye geçemez.

Yine 2019 yılında Optimar araştırma şirketinin yapmış olduğu ankete göre Türkiye Nüfusu’nun %89,5’i Müslüman olarak açıklandı. Bunun içerisinde büyük oranda muhafazakar yaşam tarzına sahip kitle olduğunu düşünürsek, Türkiye’de muhafazakar seçmenin eğilim ve yönelimlerini görmezden gelerek, iktidar olma çabası yine beyhude bir çabadan ileri gitmeyecektir.

Bugün Türkiye Cumhuriyeti’ nin kurucusu Atatürk’ün , Cumhuriyeti kurarken bu değerleri Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yok saydığını söylemek mümkün mü?

Peki Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu çizgide siyaset ürettiğini söylemek mümkün mü?

Bugün Dünyada ve ülkemizde yaşanan ekonomik sorunlar nedeni ile muhalefet yapılabilecek en verimli alan ekonomi alanıdır. Farklı sebeplerle oluşan , arz-talep dengesinin bozulması, hammadde tedariğinde yaşanan sıkıntılar, neticesinde oluşan enflasyon oranları tüm Dünya’nın ortak sorunu haline geldi. Ekonomi alanında üretilecek, temelleri sağlam olan eleştiriler ve bu temeller üzerine inşa edilecek çözüm önerileri , muhalefet partilerinin en çok fayda sağlayabileceği gündem haline geldi.

Ne yazık ki muhalefet bu alanda popüler söylemlerin ötesine geçmekte zorlanıyor, sokak dili ile ekonomik argümanlar ve eleştiriler ortaya koyuyor.

Diğer taraftan dış politikanın hiç olmadığı kadar öne çıktığı , önem arz ettiği bu kritik günlerde , bu alanda siyaset üretmiyor. Siyaset üretmeye kalktığında da toplumun milli hassasiyetlerini gözetmeden siyaset üretiyorlar.

İktidarın siyaset ürettiği , milli yönden hassas politikalara, sırf iktidar bu siyaseti ortaya koyuyor diye muhalefet etmek veya milli hassasiyeti olan bu konularda geri de durmak, hiç konuşmamak , gündeme almamak, değerlendirme yapmamak ta o alanda sizin siyasi olarak aynı milli hassasiyeti ve duruşu göstermeyeceğiniz anlamına gelmektedir.

Doğu Akdeniz’de en geniş sınıra sahip Türkiye’nin bu bölgenin kaynaklarının kullanılmasında yok sayılmaya çalışılması, Mısır , Libya, Suriye gibi Akdeniz’e kıyısı olan ülkeler üzerinde oluşturulan yeni yapılanmalar ile Türkiye bu alanda devre dışı bırakılmak istendi. Türkiye’nin Libya üzerinden yapmış olduğu girişimler neticesinde o alanda önemli bir adım atılmış oldu.

Türkiye için son derece kritik önem arz eden bu konu için mufalefet çıkp ‘’ Libya’da ne işimiz var! ‘’ dedi.

Bugün Nato’ya üyeliği gündeme gelen İsveç ve Finlandiya için gerek Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, gerekse Milliyetçi Hareket Partisi Lideri Sayın Devlet Bahçeli çıkıp en sert şekilde ‘’Terör destekçisi bu ülkeleri Nato’da kabul etmiyoruz ‘’ dedi. Türkiye Cumhuriyeti devletini zaafa uğratmak , köşeye sıkıştırmak için terör örgütlerine resmi yollarla silah yardımı yapan , maddi destek sağlayan bu terör sevici , Türkiye düşmanı ülkeler için muhalefet partilerinin sayın liderlerinin hiç mi söyleyecek sözü yok? Bu konu Türkiye’nin gündeminde ki şu an için en önemli başlık değil mi ? Türkiye’de siyaset yapan partilerin bu konuda hiç bir şey söylememesi , siyaset oluşturmaması düşünülebilir mi ? Günler sonra bugün Sayın Meral Akşener bu konuda bir açıklama yaptı. İktidarın İsveç ve Finlandiya konusunda ki haklı söylemini doğru bulduğunu ifade etti. Fakat cümlenin sonuna ama ekleyerek ‘’ Ama amacın para pazarlığına oturmaksa orada dur demek boynumuzun borcudur’’ dedi. Bu kadarı da muhalefet adına kimse konuya değinmezken bir anlam ifade etmekle birlikte keşke bu tür milli meselelerde amasız , fakatsız destek vermeyi öğrenebilsek. Verilen desteğin iktidara destek anlamına gelmeyeceğini, Türkiye Cumhuriyeti devletine destek vermek, güç vermek oluğunu anlayabilsek.

Muhelefet’in kendi tabanı da dahil olmak üzere , milli hassasiyetleri yüksek bu seçmen kitlesini, bu tür zamanlarda siyaset üretmeden nasıl kazanmayı düşünüyorsunuz? Kafanızı kuma gömdüğünüzde seçmenin bunu fark etmediğini mi zannediyorsunuz?

Evet bugün Dünyada da , Türkiye’de de en önemli başlık ekonomi, ifade ettiğim gibi bu alan muhalefet etmek için çok elverişli bir alan, tabi ki iyi argümanlar ve çözüm önerileri sunulabildiği sürece.Diğer yandan ülkemizde ve Dünyada pek çok şey oluyor. Savaşlar nedeni ile Yaşanan mülteci akınları, dünyada milliyetçi yaklaşımların artmasına neden oluyor. Haliyle siyaset söylemlerinde milli söylemler kullanan ve milli siyaset üreten partiler öne çıkıyor. En son Fransa’da yapılan seçimlerde de bunun örneğini gördük. Muhalefetin bu alanda da siyaset üretmesi ve seçmen yaklaşımlarını dikkate alması gerekiyor.