Kocaeli’nde bisiklete binmek, medeniyetle inatlaşmak gibidir.

Rüzgarı hissetmek istersin, ama karşıdan gelen arabalarla değil, doğayla…

Pedal çevirip özgürlük hissetmek istersin ama soluğunda korna sesi, kaldırımda çöplük, gözlerinde bir “senin burada ne işin var?” bakışı vardır.

Sorarım size: Biz insan değil miyiz arkadaşım?

Evet, şehirde bisiklet yolları var. En azından adını koymuşlar.

Peki bu yollar gerçekten “bisiklet yolu” mu? Yoksa otomobillerin park şeridi mi? Ya da belediye çöp konteynerlerinin yeni adresi mi?

Bir bisikletli olarak her gün adeta engel parkurunda yarışıyoruz.

Bir yanda yolun ortasına konulmuş çöp kutuları, bir yanda kafasına göre park eden araçlar.

Yetmedi, bir de “bisiklet yolu” diye yapılmış güzergahlarda yürüyüş grupları var.

Sekapark örneği gözümüzün önünde: Yolun ortasında sohbet edenler, yürüyüş yapanlar, çocuk arabası sürenler…

***

Peki biz nereden gidelim?

Kocaeli gibi büyük ve gelişen bir kentte, bisikletli olmak hâlâ lüks değil, bir cesaret işi.

Çünkü her an ölümle burun burunasın.

Duran bir aracın kapısı bir anda açılır, kendini yerde bulursun.

Ben yaşadım.

O an ne bisikletin markası, ne kaskın rengi, ne de sağa sinyal verip vermediğin önem taşır.

Çünkü seni kimse görmez. Çünkü bisikletliler bu kentte görünmezdir.

Can güvenliğimiz kaderin insafına kalmış durumda.

Yaya geçitlerinde karşıya geçmek isteyen vatandaşlar için bastığın zaman yanan ışıklardan var bu şehirde.

Ama bisiklet giriş ve çıkışlarında böyle bir sistem yok.

Bisikletliysen ya göz göze gelmeye çalışacaksın sürücülerle ya da uzun uzun yolun boşalmasını bekleyeceksin.

Neden? Çünkü seni o yola dahil saymamışlar.

Bu şehirde, bisikletliler planlamaya dâhil değil.

***

Oysa dünya, bisikletli kentlere geçiş yapıyor.

Amsterdam örneğini konuşmamıza gerek yok, artık Konya bile pedal dostu şehir olmak için çaba sarf ediyor.

Peki Kocaeli?

Biz hâlâ sadece “bir yol çizelim, millet şikâyet etmesin” zihniyetiyle yapılan, ne trafik işaretleriyle desteklenmiş ne altyapısıyla korunmuş sözde bisiklet yollarında hayatımızı riske atarak sürüyoruz.

Çünkü şehir planlamasında hâlâ “bir bisikletli bu yolu nasıl kullanır?” diye sorulmuyor.

***

Buradan yerel yöneticilere sesleniyorum.

Lütfen artık duyun bizi.

Her gün işe, okula, doğaya, hayata pedallayan binlerce insanız biz.

Araba kullanmadığımız için ötekileştirilmeyi değil, saygı görmeyi bekliyoruz.

Bisiklet yolu yaparken sadece zemini değil, üzerindeki hayatı da düşünün.

Otomobilin kuralları varsa, bisikletlinin de olmalı. Işıklar, yönlendirmeler, park denetimleri…

Bunların hepsi bir bütün.

Çünkü biz sadece pedal çevirmiyoruz.

Biz bu şehrin havasını kirletmeden, gürültüsünü artırmadan, sağlıklı yaşam için mücadele ediyoruz.

Ve bu mücadelede yalnız kalmak istemiyoruz.

Sözün özü: Biz insan değil miyiz arkadaşım?

Yol istemiyoruz, eşitlik istiyoruz.
Görülmek değil, sayılmak istiyoruz.
Pedal çevirirken huzur istiyoruz.

Ve en çok da yaşamak istiyoruz…

Bu şehirde, herkes gibi, hak ettiğimiz gibi.

Sağlıklı ve huzurlu günler dileği ile...

BURASI SEKAPARK'A BİSİKLETLİLERİN GİRİŞ VE ÇIKIŞ NOKTASI VE DAKİKALARCA YOLUN BOŞALMASINI BEKLİYORUZ.

BİSİKLETSEVERLER OLARAK BU TARZ BUTONLARIN BİZİM YOLLARIMIZA DA KONULMASINI İSTİYORUZ.