Dr. Öğretim Üyesi Nermin Demirkol'un Köşe Yazısı
Merhaba...
Bugün sizleri en son yurt dışı seyahatim olan Paris’e götüreceğim...Aslında Paris anlatılmaz, yaşanır...Fakat elimden geldiğince anlatmaya çalışacağım...
Paris’e bu sefer ki seyahatim başkanlığını Milli Savunma Üniversitesi Rektör Yardımcısı değerli hocam Prof.Dr.Serdar Salman’ın yaptığı Uluslararası Multidisipliner Çalışmalar Sempozyumu için oldu. THK Üniversitesi Ankara Havacılık MYO Müdürü Sayın Doç.Dr.Suat Begeç hocam ile ortak çalışmamız olan “Endüstri 4.0 için Stratejik Yaklaşımlar” isimli bildirimizi bu sempozyumda sunma fırsatımız oldu. Günümüzde disiplinler arası çalışmaların önemi gün geçtikçe artmaktadır. Verimli ve keyifli bir sempozyum geçirmenin keyfini yaşadık.
Paris’e gidilir de gezilmez mi? Fransız ihtilalinden sonra 1793 senesinde, Fransa’da açılan ilk devlet müzesi olan Louvre Müzesi tam anlamıyla anlatılmaz, yaşanır dediklerimden. Paris’teki en ünlü müzelerdendir. Müzenin 10 farklı kısmı bulunmaktadır. En ünlü bölümü Mona Lisa tablosunun olduğu resim bölümüdür. Bu bölümde bulunan 7000 eserden sadece bir tanesidir MONA LISA...
Bu bölüm Mona Lisa’nın evi olarak ün yapmıştır. Louvre Müzesi’ni gezerken bir sürü bölümde Mona Lisa tablosunun yerini gösteren oklar görürsünüz. Müzede bir sürü eser olmasına rağmen, müzenin en popüler kısmı Mona Lisa tablosunun önüdür ve tablo koruma altına alınmıştır. Önünde upuzun bir kuyruk vardır. Herkes Mona Lisa tablosu ile poz verebilmek için ciddi bir efor harcamaktadır. Poz verenler arasında tabi ki ben de vardım.
Paris’e gidip te, tüm dünyada adeta Fransa’nın sembolü haline gelen Eyfel Kulesi’ni ziyaret etmeden, hatta en tepesine çıkıp Paris’i doyasıya seyretmeden olmazdı. Dünyanın parayla en çok ziyaret edilen anıtı ünvanına sahip bu kuleyi gezerken sempozyum için gelen ve Paris’te yaşayan Türkler ile karşılaşabilirsiniz.
Kulenin ilk katında bu yapının mimarı Gustave Eiffel ve 1889’daki sergiden görüntülerin izlenebileceği bir kısa film gösteriliyor. Eyfel Kulesi’nin tarihi ile ilgili bir sergi bulunuyor. Bir ve ikinci katında vakit geçirebileceğiniz birşeyler yiyip, içebileceğiniz kafe ve lokantalar bulunuyor.
Kulenin ikinci katına kadar çıkmak veya en tepesine kadar çıkmak için farklı ücretlendirmeler yapılan bu kuleye kadar gitmişken en tepesine kadar çıkıp eşsiz Paris manzarasını görmenizi tavsiye ederim. Eğer bilet kuyruğunda sıkılanlardan iseniz online biletinizi önceden alıp Eyfel Kulesi’nin tadını çıkarabilirsiniz.
Seine (Sen) Nehri kıyısındaki bu kule etrafındaki çimlerde özellikle akşamları serin serin oturabilir, Eyfel Kulesi’nin renk değiştiren ışıkları eşliğinde keyifle sohbet edebilir, günün yorgunluğunu atabilirsiniz. Tabi ki gün içerisinde Seine Nehri’nde de tekne turu yapmanızı öneririm. Bu nehir Paris’i ikiye bölmektedir ve Fransa’nın en büyük ikinci nehridir. Nehir boyunca 4’ü yaya köprüsü olmak üzere toplam 37 köprü bulunmaktadır. Tekne turu esnasında Paris’te ziyaret edeceğiniz turistik yerleri de görebilirsiniz. Tekne turu yerine nehir etrafında bulunan yürüme bölgelerini kullanarak uzun bir nehir yürüyüşü de yapabilirsiniz.
Paris’te muhakkak görmeniz gereken bir diğer yer de, Paris’in tarihi yapıları kadar ünlü olan Şanzelize caddesidir. Buraya turistler yoğun ilgi göstermektedir. 2 kilometre uzunluktaki bu caddede birbirinden lüks moda markalarının mağazaları, sinemalar, turistik dükkanlar, kafe ve restoranlar bulunmaktadır. Paris’te tüm önemli kutlamalar bu cadde de yapılmaktadır. Kalabalık olmasına rağmen, bu caddenin çok geniş olması nedeniyle rahatça dolaşabilirsiniz.
Paris’te metro sayesinde her yere çok rahat ulaşım sağlanabilmektedir. Akşamları canlı müzik dinleyebileceğiniz nezih yerler de Paris’in çeşitli yerlerinde bulunmaktadır.Yanınızda kafa dengi arkadaşlarınız da varsa, Paris anlatılmaz, tam anlamıyla yaşanır...
Önümüzdeki hafta başka bir yerde buluşmak dileğiyle...
Sevgiyle ve sağlıkla kalın...