Tefekkür Saati - Ayşe Battal

"De ki; Allah'ı seviyorsanız bana uyun. Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Ve Allah; gafurdur, rahimdir. 'Allah'a ve Rasûle itaat edin' de. Eğer yüz çevirirlerse şüphesiz ki, Allah kafirleri sevmez." (Ali İmran 31,32)

Biz, seni görmeden sevdik Ya Rabbi!
Biz, seni görmeden sevdik Ya Rasûlallah!

Söylemek ne kadar kolay değil mi?
Allah'ı sevmek kuru lafla tecelli etmez ne yazık ki. İman, ağızlarda gevelenen laflardan ibaret değildir çünkü...

Allah'ı sevmek; ancak ve ancak, O'na itaat, peygamberi Rasûlallah s.a.v'e itaat ve kelamı Kur'an-ı Kerim'e itaattir.
Allah'ı sevmek; ancak ve ancak, Rasûlallah s.a.v'in yolundan gitmekle kanıtlanabilir.
Allah'ı sevmek; ancak ve ancak, Rasûlallah s.a.v'in arz ettiği Allah nizamını yaşamakla kanıtlanabilir.

Şimdi tüm bunları yapamıyorken, Allah'ı sevdiğimizi nasıl iddia edebiliriz?
Allah için, Allah'ın rızası için, O'nu hoşnut etmek için; Allah'ın kelamına uymuyor ve peygamberine kulak asmıyorsak, ne anlamı var "Allah'ı seviyorum" demenin? Hangi yüzle bizi sevmesini bekleriz ki bu durumda?

Benim derdim Allah rızası değilse, benim derdim Allah'ın sevgisi değilse, ne anlamı kalıyor ki yaşamanın?

Tek yol var Allah'a giden...
Tek yol var Allah'ın sevdiği...
Tek yol var Allah'ın dost edindiği...
Ve tek yol var Allah'ın razı olduğu...

O da İslam!
O da Allah'ın sistemi!
O da Allah Rasûlü s.a.v'in yolu...
Başka bir yol yok!
YOK!
Kim ne derse desin kardeşim, çıkartma tesettürünü!
Kim ne derse desin, savun doğru yolu?
Kim ne derse desin, korkma aç kalmaktan!
Ve kim ne derse desin, vazgeçme alnını dayadığın secdeden...

Biz, seni görmeden sevdik Ya Rabbi!
Biz, seni görmeden sevdik Ya Rasûlallah!