Ahmet Akçaalan'ın Köşe Yazısı
Yandık,
Bittik,
Kül olduk söylemlerini ezberleyenleri kenara itin.
Şu komplo teoricileri ve azınlıkları bırakın.
Korku ekenlere kulak vermeyin.
İşi biliyormuş gibi uzman edasıyla sizlere çok iyi fotoğraf anlatanları da umursamayın.
Şuana farklı bir pencereden bakalım…
Milyonlarca insan dört gündür evden çıkmıyor.
Ortak bir dayanışma içerisindeyiz.
İnsanlar watsap üzerinden hiç olmadığı kadar görüntülü konuşuyor.
Birbirini arıyor, nasıl olduğunu soruyor.
Mahallelerde yemek yardım ekipleri var.
İnsanlar başkalarına nasıl ekmek getirebilirim diye düşünüyor, arıyor.
Herkes birbirine daha çok dertlenir olmadı mı?
Bana mı öyle geliyor, inanın bilmiyorum.
Polyanacılık yapmıyorum.
Derdim güllük gülistanlık bir senaryo yazmakta değil.
Eğer salgın yavaşladıysa bunda hepimizin katkısı var.
Yani herkes bir sorumluluk üstlenmek zorunda kaldı.
Kendini koruman yetmiyor, çevrendekileri korumak zorundasın…
Birileri markete, benzin istasyonuna koştu diye ümidiniz bitmesin.
80 milyonu 250 bin ile kıyaslayamazsınız. Ayrıca sokağa çıkma yasağından 2 saat önce nasıl bir psikoloji ile sokağa çıktılar bilmiyoruz.
Demek istediğim yarınlara korku ekmek yerine mevut durumu analiz etmeliyiz.
Doğa resmen kendine gelmedi mi?
Hava kirliliği azalmadı mı?
Kocaeli'den Uludağ görülmedi mi?
Hiç görülmeyen canlılar görülmeye başlanmadı mı?
Kocaeli TV Yönetim Kurulu Başkanı Turgay Tüysüz’ün çok güzel bir yorumu var; “Her altı ayda bir 2 gün bilinçli olarak sokağa çıkma yasağı ilan edilmeli. Doğa kendini yenilesin”
Haklı değil mi?
Çevremde ailesi ile yeni baştan hayata başlayan insanlar duyuyorum.
Bir sıfırlama gibi sanki…
Kimi bu sıfırlama sonrası kominizim bekliyor, kimi herkesin imana sarılacağını kimisi ise insanlığın yerini yapay zeka alacağını bekliyor.
Sanırım herkes olmasını istediğini ümit ediyor.
Ve inanın görünmeyen bir canlının dünyayı değiştirmesi komüniste, her ay seyahat gibi umreye giden amcaya, komşusu açken sadece beş vakit camiye giden dedeye, bana bir şey olmaz param çok diyen iş adamına, çok güçlüyüm diyen sporcuya, en iyisini bilirim diyen siyasetçiye, mahallesine temizleyen temizlik görevlisine, ekmek üreten fırıncıya, her şeye haber gözüyle bakan biz gazetecilere, evinin kapısını çekip ben güvendeyim gerisi banane diyen insanlara bir mesaj verilmedi mi?
Kim anlar, kim anlamaz ben bilmem.
Bildiğim gözü, kulağı ve kalbi hala açık olanlara çok mesaj verildi.
Umarım son ise mesaj ise merhamet ve empati olur.
Birilerinin dediği gibi korona virüsünün son mesajının dijitalleşme üzerinden duygusuz milletler ve dünya olacağından ziyade ben insanların merhamet ve empati tarafında kalacağına inanıyorum, en azından ümit ediyorum…