Türkiye bir travma yaşıyor.
Özellikle FETÖ terör örgütünün yaşattığı süreç ile ilgili resmen herkes paranoya içerisinde.
Yan yana oturan insanlar, birbirinden şüphe eder oldu.
Kimi kurnazlarsa makam boşaltmada FETÖ’yü, kurşun olarak kullanıyor.
En güçlü rakiplerini FETÖ iftirası ile nakavt ediyorlar.
İşte devlet bekası birilerinin, kalleşçe silahı oluyor.
Bugünlerde var olduğunu sandığım devlet aklını hiç göremiyorum.
Ve günler sonra en güzel açıklamayı gazetemizi ziyaret eden MHP Gölcük İlçe Başkanı Bilal Çakır’ın yaptığını düşünüyorum;
“Hükümet, FETÖ terör örgütüne karşı kendi evlatlarını, Anadolu insanını koruyamadı. Bu tuzağa karşı, vatandaşlarını koruyamadı. Ülkesine fayda sağlamak için anne babaların tüm emeklerini seferber ederek yetiştirdiği gençleri, FETÖ terör örgütü kumpasına kim kaptırdı. 2009 yılında biz tüm etkinliklerini durdurun dediğimizde neden durdurmadınız? O zaman 17 Aralık, 15 Temmuz olur muydu? Bu yapıya okullar, araziler, binalar veren, bu yapıya gençlerimizi katılmalarını öneren siyasiler nerede? FETÖ’nün siyasi ayağına girilmezse 15 Temmuz’dan daha beter oluruz”
Bence bu açıklama çok önemli.
Ama asıl konumuz Türkiye’nin cemaatler konusunda nasıl bir çizgiye geldiğidir.
Sorgulayan Ak Partililerde gördüğüm, ümmet birliği söyleminden geçilen kızıl elma söylemi şaşkınlığını, şimdiler de cemaatlere karşı olan tutumda da görüyorum.
Ak Partililer, FETÖ travmasının tüm cemaatlere fatura edilmesinden çok rahatsız.
Ve anlayamadıkları bir süreci izliyorlar.
İkinci bir 28 Şubat gelme korkusu, yaşadıklarını belirtmek isterim.
Ve nitekim bu korkunun da altının boş olmadığını söylemek gerekiyor.
Haklı payları var.
Nasıl “Yeni Osmanlı” söyleminden “Kızıl Elma’ya” geçildiyse
Cemaatlerden, anti cemaate geçilme korkusu şuan çoğu kişinin gündeminde…
Birileri düğmeye bastı, tüm cemaatlere savaş açılmak üzere.
Bilmenizi isterim ki bu savaş yeni açılmadı.
“Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ne (MGSB) kamu görevlileri “Kırmızı Kitap” der.
Kırmızı kitap’tan PKK’nın çıkarılıp iç tehdit olarak yerine Cemaat’ın eklenmesi kararı 29 Nisan’daki son güvenlik kurulu toplantısında alındı.
Ve burada sadece FETÖ değil, tüm cemaatlere yönelik bir karardı.
MGK’da alınan bu karar akıllara en önemli iç tehdit unsuru irtica kararının alındığı 1998 MGK’sını hatırlattı.
Bu çizgide bir politika Ak Parti’ye çok zarar vereceğini düşünüyorum.
Hatta ikinci bir kandırma operasyonu mu diye sormak gerektiğine inanıyorum.
İşte çoğu kişinin duymaktan sıkıldığı ama bir o kadar önemli Siyonizm budur.
En ABD karşıtına siz fark etmezsiniz ama ABD’ye hizmet ettirir. En milliyetçiye terör örgütü liderini astırmaz. En Rusya düşmanına, Rusya’ya ticaret yaptırır. En İsrail düşmanı görünene en büyük anlaşmaları imzalattırır.
Ve bence yeniden bir oyun sahnede,
Çünkü cemaat denildiğinde yaşanan travmadan dolayı bir korku olsa da cemaat eşittir; Sünnete bağlı kalan, İslam’ı yaşamak, korumak ve yaymak için örgütlenmiş bulunan ümmet topluluğudur.
Bunda korkulacak bir şey yoktur.
Tabi ki, yanlış kişiler tarafından saptırılmış, farklı amaçlarla kullanılmıştır.
Ama bu durum İslam’a ve Müslümanlara zulme dönüşmemelidir.
Unutulmamalıdır ki her yasak, yeni oluşumlara sebep olmuştur.
Haklı bir gerekçe ise;
Cemaatler tabi ki iktidar içerisine sızarak, devlet içerisinde kadrolaşmamalıdır. Ancak siyasilerde cemaatlere gelin bizi destekleyin, makamlara gelelim sizin de önünüzü açalım rüşveti vermemelidir. Devlet işlerini yaparken, hükümet vazifesi olmayan cemaatlere eğitim sistemini bırakılmamalıdır. Arazi ve imarlar vermemelidir. Cemaatler iman üzerine kurulmalı, iman maskesi ile devlet içinde örgütlenmemelidir.
Hükümet veya devlet bu örgütlere karşı vatandaşını koruması gerekir.
Yani İslam da “faizi veren kadar alanında suçlu” olduğu kıstası bana sorarsanız, partiler ve cemaatler içerisinde de geçerlidir.
İşte bunca tartışmaların içerisinde, asıl sorulması gerekeni soruyu kimse sormuyor.
Bugün yazdıklarıma benzer bir yönde Eğitim Bir Sen 2 No’lu Şube Başkanı Abdulvahap Akıncı cesur bir açıklamada bulundu. Akıncı, “Cemaatlerin yasaklanması doğru bir yaklaşım olmayacaktır” dedi.
İşte asıl önemli olan tam da burası.
Bir düşünsenize, namaz kılmanın irtica olduğu 28 Şubat’ın mağduru olduğunu anlatan Ak Parti’nin iktidar olduğu dönemde “Cemaatlere devlet savaş mı açtı?” sorusu gündemde.
İşte bu yüzden sesim çıktığı kadar bağırarak soruyorum;
Ak Parti’yi Ergenekon, balyoz, çözüm süreci, FETÖ şimdi ise yeniden bu seferde ulusalcılar mı kandırıyor?
Neden ulusalcılar?
Muhafazakar olduğunu belirten Ak Parti döneminde bu tartışma nasıl var?
Neden bütün cemaatler tedirgin?
Neden kurban bayramında iş adamları, cemaatlere kurban bağışı verirken tedirgin oluyor?
İşte bu noktaya nasıl gelindi tarafsız okuyacaklara ifade ediyorum.
“Cemaatlerin kökünü kazıyacağız” 2013
“Cemaate yönelik operasyonları başlatan biziz” 2014
“AKP bizim mevziimize geldi” 2014
“Cemaatler, dervişler, müritler hepsinin kökünü kazıyacağız. Erdoğan bizimle” 2014
“AKP, şimdi bizden korkuyor; üzerimize gelen onun altında kalır” 2015
“Darbeyi bir gün önceden, hükümet yetkililerine ve Yeni Şafak Gazetesine söyledim” 2016
“Net söylüyorum. Toptan temizleyeceğiz. 3 yıl içinde Abdullah Gül’den, Erdoğan’dan, Fethullah Gülen’den de hepsinden kurtulacağız” 2017
“Tayyip Erdoğan, Fethullah Gülen’i feda ederek kendini kurtaramayacak” 2017
“38 tane Tayyip Erdoğan’ın telefon konuşması var hepsi yolsuzluk ve hırsızlık” 2017
“Türkiye işgal için ABD tatbikat yaptı. Hedef ülke açıklanmıyor ama Türkiye olduğu açık. Genelkurmay ve Cumhurbaşkanını uyardım” 2017
“Kemalist devrimi ülke terk ettiği için gerçek stratejiyi göremiyoruz. Cemaatlere kaldık” 2017
Bu söylemleri iyi okuyun.
Söylemlerin sahibi Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek.
Bu yazının faturasını ben ödemeye hazırım.
Belki de hayatımda bir cemaate üye olmamamın cesareti var.
Ama benim hayata bakışımda, Allah rızası için birisi bir adım adıyorsa ona saygı duyarım.
Destek olurum.
Olabilecek bir ikinci 28 Şubat girişiminde…
Tarafım namaz kıldı diye irticacı gösterilen kişiler olacaktır.
Veya Diyanet asıl görevini yerine getirmesi gerekir.
Şahsımca geç olmadan sorulması gerekiyor.
Yeniden mi kandırılıyorsunuz?