Çetin ÇILDIR'ın Köşe Yazısı
Türkiye'de son kırk yılda üç önemli ekonomik dönüşüm yaşandı. Bu dönüşümlerin siyasi yansımaları üzerinden günümüz ekonomik tablosunu analiz edelim.
24 Ocak kararları olarak anılan Süleyman Demirel başbakanlığında, Turgut Özal tarafından hazırlanan ve 24 Ocak 1980 tarihinde ilan edilen kararların önemli etkisi oldu. IMF tarafından dayatılan bu kararlar ile Türkiye gümrük duvarlarını kaldırarak dünya ekonomisine entegre edildi. Bugün hala tartışılan yönü, bu geçişin planlanmadan çok hızlı bir şekilde yapılması sebebi ile önemli ekonomik sonuçlar doğurmasıdır. Çok radikal olan bu geçiş siyaseti zorlamış, 12 Eylül 1980 tarihinde darbe ile sonuçlanmıştır. 1980 Darbesi gerekçeleri her ne kadar terör ve irtica ile açıklanmaya çalışılsa da ekonomik bir darbedir. Bu darbe sonucunda tüm siyasi partiler kapatılmış, tüm siyasi aktörler de siyasi yasaklı hale gelmiştir.
24 Ocak kararları ile başlayan süreç 5 Nisan 1994 tarihinde geminin bir kez daha karaya oturması sonucunu doğurmuştur. DYP-SHP koalisyonu döneminde alınmak zorunda kalınan, 5 Nisan kararları birçok firmanın kapanması sonucunu doğurdu. Doların birkaç ay içinde 8 bin TL seviyesinden 42 bin TL seviyesine çıktığı ve yüzde 400 faizli hazine bonolarının piyasaya sürüldüğü bir dönem. 2001 ekonomik krizi ile birleşerek, önemli siyasi sonuçlar doğurmuştur.
21 Şubat 2001 tarihinde Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in, Başbakan Bülent Ecevit'e anayasa kitapçığını fırlatması ile başlamıştır. Bülent Ecevit'in basın toplantısı ile bu durumu açıklaması, Kara Çarşamba denilen tarihimizin en önemli ekonomik krizlerinden birini ortaya çıkarmıştır. Faizler yüzde 6200 seviyelerine yükselmiş, bankacılık sistemi büyük yara almış ve dalgalı kura geçilmiştir. Döviz fiyatları günlük %50 artışlarla büyük bir krizi tetiklemiş, 1,5 milyon insan işsiz kalmış, bir sürü irili ufaklı firmanın batmasına sebebiyet vermiştir. Kemal Derviş, Dünya Bankasından getirilerek Cumhuriyet tarihinde ilk kez Bakanlar Kurulunda Ekonomiden Sorumlu Bakan yapılmıştır. Bu bir Sömürge Valisi operasyonudur.
1994 ve 2001 krizlerinin önemli siyasi sonuçları olmuştur. DSP, ANAP ve DYP siyaset sahnesinden silinmiş, 2001 yılında kurulan AK Parti üzerinden bir yıl geçmeden 2002 yılında tek başına iktidar olmuştur.
<< Adalet ve Kalkınma Partisi'nin iktidara geliş sebebi siyasi değil ekonomiktir >>
24 Ocak kararları, 5 Nisan krizi, 20 Şubat 2001 krizi, geçmişin tüm siyasi aktörlerini tasfiye etmiş, yeni bir siyasi hareketi iktidara taşımıştır. 2000’li yıllar Türkiye'nin dünya ekonomik sistemine entegrasyon sürecini hızlandırmıştır. 20 yıllık sancılı dönem ve geçiş süreci acı da olsa önemli tecrübeler kazandırmıştır. Ciddi bir ihracat potansiyeli oluşmuş, bankacılık sistemi geçmişe göre daha sağlam bir yapıya kavuşmuştur. Bugüne geldiğimizde;
160 milyar dolar seviyesinde ihracat, 250 milyar dolar seviyesinde İthalat, 30- 35 milyar dolar seviyesinde Turizm potansiyeli, 850 milyar dolar civarı bir milli gelir, yıllık 10- 15 milyar dolar seviyesinde doğrudan yabancı yatırım ile önemli bir potansiyel oluşmuştur. Gelir dağılımında yaşanan adaletsizlik, vatandaşın refah seviyesi, sistemin geldiği yerin en önemli sorunudur.
Bugün ekonominin bir diğer problemi CARİ AÇIK sorunudur. 50 milyar dolar seviyesinde CARİ AÇIK ekonominin dengesini bozmaktadır. Ürettiğimiz ile satın aldığımız arasındaki bu fark aşağıda sayacağımız sonuçları doğurmaktadır.
- Cari açığı finanse etmek için yüksek faizli sıcak para girişi gerekmektedir. Bu durum Sn. Cumhurbaşkanı’nın bahsettiği faiz lobisinin gücünü korumasına hizmet etmektedir. Ayrıca sanayinin rekabet gücüne olumsuz etki yapmaktadır. Avrupalı bir şirket % 2-3 seviyesinde faizle kaynak bulurken, bizim şirketlerimiz minimum yüzde 15-20 seviyelerinde bir faiz ödemektedir. Bu da şirketlerin maliyetlerini ve rekabet gücünü olumsuz etkilemektedir.
- Cari açık kur hareketlerinin de kontrolsüz olmasının en önemli sebebidir.
- Yüksek faiz ve kontrolsüz kur hareketleri, yatırım ortamını riskli hale getirmekte, Orta ve uzun vadede ekonomi cari açık baskısı ile önemli bir riskleri barındırmaktadır. Siyasi risk ile birleştiğinde yeni bir ekonomik kriz için tetikleyici unsur olabilir. Konu sürdürülebilir değildir ve bir plan çerçevesinde acil tedbir gerekmektedir.
SON SÖZ;
Sn. Cumhurbaşkanı ile Sn. Maliye Bakanı arasındaki ekonomik atışmalar ile ilgili bir yorum yapalım. Para korkak bir materyaldir. Siyasilerin ekonomi ile ilgili açıklamalarına dikkat etmeleri gerekmektedir. Bu anlamda Sn. Cumhurbaşkanı eleştirilerinde haklıdır.
Ekonomide çatının tamiri konusunda Maliye Bakanı'nın açıklamaları önemlidir. Dünya ekonomik gelişmelerini incelediğimizde bir yağmur havası (kriz beklentisi) vardır. Bizim ekonominin de tamir edilecek çok sorunu vardır. Bu çerçevede halka açık yapılması tartışılsa da Sn. Mehmet Şimşek tespitinde haklıdır.
İkisi de farklı şeyler söylüyor nasıl ikisi de haklı olabiliyor diyorsanız, ekonomi böyle bir konudur, ama
‘’SİZ DE HAKLISINIZ…’’
‘’ Ekonomi aynı konuda, üç farklı yorum yapılıp, üçünün de haklı olduğu tek bilim dalıdır ‘’