TURGAY TÜYSÜZ'ÜN KÖŞE YAZISI
Güç ihtiyacı, insanın bireysel yaşamından, ailesinden, hatta aşk hayatından iş hayatına kadar uzanan pek çok alanda bireylerin karşılaştığı bir ihtiyaçtır. Asıl güç ihtiyacı, bugününün ve dünün dünyasında kuralların , sınırların , kanunların ve dünya nizamının ortaya çıkmasında en çok hasıl olmuştur.
‘’Gücün Hukuku’’ dünya tarihinde yazılan tüm hukuk kurallarını ve kanunlarını yok saymaya ve kendi hukukunu üretmeye muktedirdir. Bunun en son örneğini Rusya-Ukrayna savaşında , Rusya’nın Ukrayna’nın doğusundaki bölgeleri ilhak etmesinde ve Rusya’nın Kırım’ı İlhakı’nda en yakın tarihte bizzat yaşadık. Dünün dünyasından bugünün dünyasına devam eden, neredeyse tüm Afrika’nın Avrupa’lı devletler tarafından vahşice sömürülmeye devam ettiğine şahit oluyoruz. Amerika’nın kilometrelerce uzaktan bir takım bahaneler ile gelip Irak’ı işgali ve sonrasında petrol kaynaklarına çöktüğüne yakın tarihte şahit olduk. Tüm bu olanlar dünya devletleri arasında ‘’Gücün Hukuku’’ nun hakim olduğunu , yazılı kanunların, insan hakları bildirgelerinin, silahsızlanma ve çevre bildirilerinin , demokrasi ve özgürlük çağrılarının basit birer düzmeceden öte laflar olmadığının açık göstergesidir. Özellikle ‘’ Demokrasi ve Özgürlük’’ sözleri batılılar tarafından kullanıldığında çok uyanık ve tetikte olmak gerektiğinin net göstergesidir.
Bugünün dünyası stratejik ve psikolojik olarak endişe verici bir noktaya gelmiştir. Dünyanın dört bir yanında her an savaşı tetikleyebilecek, eski veya yeni argümanlar üzerinden tartışmalar yaşanmaktadır. Çin’den Tayvan’a, Rusya’dan Doğu ve Kuzey Avrupa’ya, Pakistan’dan Hindistan’a, Yunanistan’dan Türkiye’ye, Türk Cumhuriyetleri’nden Orta Doğu’ya kadar uzanan neredeyse dünyanın tamamında bir gerginlik hali hazırda yaşanmaktadır.
‘’Gücün Hukuku’’nun hükmettiği günümüz dünyasında , yazılı kanunların, Birleşmiş Milletler’in, NATO’nun veya benzer anlaşma ve sözleşmelerin bir hükmünün olmadığın her geçen gün şahit oluyoruz.
İşte tam burada , bugün özellikle savunma alanında yaşadığımız Türkiye Yüzyılı , Türkiye’nin savunma sanayindeki gelişimi hayati öneme sahiptir. Bugün dünya devletlerin sahip olduğu en büyük caydırıcı gücü ‘’ Nükleer Başlıklı Balistik Füzeler’’ dir. Dünya’da nükleer başlıklı balistik füzeye sahip ülkeler ABD, Rusya , Çin, İngiltere, Fransa, İsrail, Kuzey Kore, Hindistan ve Pakistandır. Nükleer başlıklı füzeler bir kez ateşlendiğinde durdurulması veyahut imha edilmesi neredeyse imkansız olan füzelerdir. Bugün bu devletlerin elinde 5000 Km üzerinde mesafeye fırlatılabilecek nükleer başlıklı füzeler bulunmaktadır. Bir avuç Kuzey Kore’nin yeri geldiğinde Amerika’ya diklenebilmesinin en büyük sebeplerinden birisi sahip olduğu nükleer başlıklı balistik füze imkanıdır.
Türkiye son dönemde savunma sanayinde müthiş bir atak yapmış ve ilerleme kaydetmektedir. Özellikle insansız hava araçları ve geliştirmekte olduğumuz ‘’Kızıl Elma’’ İnsansız hava muharip uçağı alanında dünyada öncü bir teknoloji ve kabiliyete sahip olacak. Geleceğin dünyasında ülkelerin savunmasında en önemli rolü oynayacak olan insansız savaş uçakları içerisinde ‘’ Kızıl Elma’’ göklerin hakimi , Türkiye Cumhuriyeti’nin İstikbal’i olacaktır.
Türkiye yalnızca insansız hava araçları ve uçağında değil pek çok alanda Savunma Sanayi’nde toptan, tüfekten yerli muhimmatlara , tanktan füzeye kadar kendi kendine yeten milli ve yerli projeler ile bu alanda çok önemli bir atak yapmış ve hızlı bir şekilde ilerlemeye devam etmektedir.
En son başarı ile test edilen Kısa Menzilli Balistik Füze ‘’TAYFUN’’ bu alanda gerçekleşen en önemli projedir. Orta ve uzun menzilli balistik füze yapılmasının ve bu hedefe giden yoldur ‘’ TAYFUN ‘’ balistik füzesi. Bugün Dünya hukukunu belirleyen ‘’ Gücün Hukuku’’ nun işlemesinin en büyük temeli balistik füzelerdir. Türkiye Kısa Menzilli Balistik Füze ‘’ TAYFUN ‘’ u başarılı bir şekilde ateşleyerek ‘’ Gücün Hukuku’’ nu kendi lehine kullanabilecek fitili de ateşlemiştir!
Türk Ordusu balistik füze faaliyetleri dışında ki tüm alanlarda dünyanın en büyük ve kabiliyetli orduları arasında en önde gelen ordulardandır. Türk Ordusu balistik füze alanında yapılan bu atılım ile bu alanda ki açığını da kapatmış, Türkiye Cumhuriyeti Devleti caydırıcı kuvvet gücünü en üst seviyelere taşımıştır. ‘’TAYFUN’’ füzesi 300 km ile 1000 km arasında seyir kabiliyeti ile özellikle yakın coğrafyamızda ki tehditlere karşı en büyük caydırıcı güç olacaktır. Rusya, İran , İsrail, Yunanistan gibi tarihsel süreçte coğrafyamıza tehdit olan ülkeler açısından bu mesafe ve füzenin başarılı bir atış yapmış olması oldukça önemlidir.
Rusya ile Suriye’de yaşanan uçak krizinde ‘’Türkiye’nin nükleer silahı yoksa bizde var ‘’ açıklamasını yapan Kardeş ülke Pakistan’ın (yazının devamında bu konudan ayrıca bahsedeceğim) söylemi caydırıcılık anlamında o gün için çok değerli bir destekdi.
Bugün Balistik füze çalışmaları Türkiye için hayati öneme sahiptir. ‘’TAYFUN’’ balistik füzesinin 300 km ile 1000 km arasında ki seyir mesafesinin çok kısa zamanda 1000km- 3000km ardından kıtalar arası bugün en gelişmiş olan 5000km + mesafeye çıkacağından hiçbir şüphem yok.
Peki bu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne , coğrafyamıza ne katkısı olacak. En belirgin katkısı , Irak ve Suriye’de ki terör yuvaları ve unsurları ile Türkiye’nin daha etkin ve güçlü bir şekilde mücadele etmesini sağlayacaktır. Türkiye’nin teröre karşı haklı tutumunu ve yıllardır sürdürdüğü mücadelesini daha güçlü bir şekilde yürütmesini sağlayacaktır. Bu alanda eline aldığı ‘’ Gücün Hukuku’’ ile Türkiye bu alanda daha bağımsız ve uluslararası hukukun mesnetsiz dayatmalarından uzak strateji ve planlar geliştirebilecektir.
‘’MAVİ VATAN’’ kavramı güçlenecek ‘’MAVİ VATAN’’ sınırları tam güvence altına alınmış olacak. Akdeniz’de sahip olduğumuz egemen bölgelerde ki enerji faaliyetlerimiz artacak , bağımsız bir şekilde hidrokarbon enerji kaynaklarına ulaşımımız ve kullanımımız güvence altına alınacak.
Türkiye, bağımsız ve güçlü bir şekilde, Türk Dünyası ve İslam Dünyası ile Lider ülke olarak ilişkilerini düzenleyecek Türk-İslam Ülküsü’nün ( yazının devamında bu konudan ayrıca bahsedeceğim) dünyaya hükmetmesini , bağımsız , kendi kaynaklarını kendi kullanabilen Türk ve İslam Dünyası’nın Türkiye Cumhuriyeti liderliğinde yeni bir yüzyıla ‘’TÜRKİYE YÜZYILI’’ na girmesini sağlayacaktır.